Bu yazının kaleme alındığı dün akşamüstü saatlerinde (17 civarında) Ankara’da, diplomasi alanında yoğun bir çalışma vardı.
Diplomatlar ve danışmanları Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yapacağı bir seri telefon görüşmesi için son hazırlıkları yapıyordu.
Cumhurbaşkanı’nın, başta Katar olmak üzere, bölge ülkelerini kapsayan bir telefon diplomasisine başlamak üzere olduğu haberi yayılmıştı kulislere.
Erdoğan; Katar’ın dışında Suudi Arabistan, Kuveyt ve Bahreyn’deki mevkidaşlarıyla ortaya çıkan son durumu değerlendireceği görüşmelerine hazırlanıyordu.
Krizde ikinci perde
Dünya yeni haftaya yeni bir kriz haberiyle başladı dün.
Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Mısır ve Yemen’in Katar ile diplomatik ilişkileri kesme kararı dünyada hem diplomasi hem de ekonomi gündeminin ilk sırasına yerleşti.
Aslında mevzu yeni değil…
Hatırlayacaksınız, 2014 yılında da çok benzer bir süreç yaşanmıştı.
Mesele Mısır Müslüman Kardeşler konusunda düğümleniyor.
İşin temelinde Katar’ın diğer ülkelerden farklı olarak, o konuda kendine özgü, daha ideolojik bir tutum izlemesi var.
2014’te yaşanan 8 aylık krizin ardından, Katar’ın da geri adım atmasıyla buzdolabına kaldırılan konu aslında hiçbir zaman tam olarak kapanmamıştı.
Şimdi görülüyor ki, Körfez ülkeleri, mevcut konjonktürde, ABD’nin de onayını alarak yeniden düğmeye bastı.
Körfez ABD’yi ikna etti
Katar’ı hedef alan bu yeni atak, ABD Başkanı Donald Trump’ın Suudi Arabistan ziyareti ve hemen ardından yine Trump’ın da katıldığı, 21 Mayıs’ta yapılan Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ABD zirvesinin ardından çıktı.
Körfez ülkeleri attıkları ABD destekli bu adımla Katar’ı tabiri caiz ise -hizaya getirmeyi- hedefliyor. Doha’ya “Ya bizimlesin , ya karşımızda” mesajı gayet açık şekilde veriliyor.
Diplomatik çevrelerdeki genel kanaat, Katar’ın bu hamle karşısında geri adım atacağı ve reel politik davranacağı yönünde. 2014’te olduğu gibi…
Tecrübeli diplomatlar, Katar’ın atacağı somut adımlarla krizin büyümesinin önüne geçebileceği görüşünde birleşiyor.
Müslüman Kardeşler listeye girer mi?
Yukarıda da belirttim; Katar krizinin temelinde Müslüman Kardeşler başta olmak üzere Ortadoğu ve Körfez’de var olan bazı gruplara bakıştaki fark yatıyor.
Müslüman Kardeşler ABD’nin terör örgütleri listesinde yer almıyor.
Ancak, bütün bu gelişmeler yakında yaşanabilecek kritik bir gelişmenin habercisi olabilir. Yani kısa bir süre sonra ABD, Müslüman Kardeşler’i terör listesine alırsa, çok da şaşırmamak gerek.
Başta Mısır ve BAE olmak üzere Müslüman Kardeşler konusunda ısrarcı olan ve ABD’yi belli noktalarda etkileme gücüne sahip ülkelerin hedefi uzun süredir bu zaten. Şimdi Katar karşıtı cephenin genişlemesiyle bu ihtimalin daha da güçlendiğini söylemek mümkün.
Trump yakın gelecekte böyle bir adım atar ve ABD Müslüman Kardeşler’i terör örgütü ilan ederse, bu gelişmenin bölgenin gündeminde yeni bir sayfa açacağına şüphe yok.
Tabii Türkiye açısından da öyle…