Kaset komplosu üzerine CHP Genel Başkanlığı’nı bırakan Deniz Baykal, olayla ilgili FETÖ şüphesiyle 89 kişinin gözaltına alınmasını VATAN’a değerlendirirken, “Ben ilk gün söyleyeceğimi söylemişim. Onu geçersiz kılan hiçbir somut veriyi de şu ana kadar yakalayamadım. O günden bugüne bir değişiklik olmadı” dedi.
Tarih 10 Mayıs 2010...
Yer Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi...
Kürsüde Deniz Baykal... CHP Genel Başkanlığından istifa ettiğini açıklıyor.
İstifasına neden olan görüntülerin yayınlanmasını ‘alçakça bir komplo’ olarak niteleyip şu ifadeleri kullanıyor Baykal:
“Bu komplonun, iktidar gücü ve olanakları seferber edilmeden, iktidar zirvesinin bilgisi ve onayı olmadan son iki hafta içinde hazırlanıp piyasaya sürülmesi söz konusu bile olamaz.
Olay sonrasında sergilenen sözde iyi niyetli tavırlar, hakşinas olmaya çalışan yapay tavırlar, üzüntü beyanları perde arkasındaki tezgahın suçluluğunu örtbas etmeye yetmez. Komployu ayıplar gibi yapanlar, aslında bizzat ayıbı işleyenlerdir.
Bu çerçevede, başka bir sorumlu arayışına çıkacak olanlara yardımcı olmak üzere; ABD’den, Pensilvanya’dan aldığım üzüntü ve destek mesajlarının samimiyetine inandığımı da söylemek isterim.”
Özel bir bilgim yok
Altı sene önce yukarıdaki açıklamayı yapan Deniz Baykal’ı aradım dün.
Hedef olduğu ‘kaset komplosu’ ile ilgili soruşturmada 89 kişinin gözaltına alındığı haberi ile ilgili görüşünü almak istedim.
Baykal, “Benim bu gelişmelerle ilgili özel hiçbir bilgim yok. Bize bir bilgi veriliyor değil. Ben de sizler gibi haricen, dışarıdan izliyorum. Ne çıkar; çıkar mı, çıkmaz mı beraber göreceğiz bir şey söyleyemem. Öyle heyecanla değerlendirme yapmamı mümkün kılacak bir gözlemim yok şu anda” diye başladı söze.
Ciddi mi, değil mi göreceğiz...
Telefonda ben sordum, Deniz Baykal yanıtladı.
İşte Baykal ile yaptığım telefon röportajının tam metin deşifresi...
*Sayın Baykal, 10 Mayıs 2010’da, istifanızı açıkladığınız basın toplantısında söyledikleriniz ortada. Bugün gelinen nokta itibariyle değerlendirmeniz nedir?
- Bakın, ben o açıklamada ne diyorum? Birincisi komplo olduğu. Bu olayın bir komplo olduğu tartışma götürmez bir gerçek. Komplonun iki boyutu var. Bir, fiilen uygulayanlar; iki, onlara talimat verenler. Bu talimat meselesini yok saymak mümkün değil.
*Talimat mevzuunda ciddi de ithamlarınız olmuştu...
- Öyle kritik bir siyasi takvimin göbeğinde, referandum öncesinde, birilerinin öyle kendi inisiyatifiyle hareket ettiğini, bir takım güvenlikçilerin bunu kendi kendilerine yaptıklarını düşünmek mümkün değil. Bunu uygulayan kim bilemem. Bunlar olabilir; öyle midir, değil midir görürüz, belli olur. Daha önce çıkardıklarının, çilingirler falan, onların hikaye olduğunu ben tespit ettim.
*Şimdi yeni gözaltılar var...
- Bunlar ciddi mi, değil mi bilmiyorum. İfadelerini görürsek, bilgi sahibi olursak, uygulayıcılar açısından ciddi mi değil mi, onu netleştirebiliriz o aşamada. Şu anda o aşamada değiliz, bu bir. İki... O netleştirildikten sonra ikinci meselenin aydınlığa kavuşturulması lâzım.
*Yani?..
- Kim talimat verdi ve kamuoyuna nasıl intikal ettirildi? Hangi kanallar, o kanallara kim taşıdı, kim götürdü? Yani öyle kendiliğinden olmuş bir şey değil bu. Bir siyasi planlamayla olmuş bir şey. Bu siyasi planlamanın sahibi kimdir? Bu mesele önemli meseledir.
Açıklamamın arkasındayım
*6 yıl önceki istifa açıklamanızda da bunları söylemiştiniz...
- Ben 10 Mayıs 2010’da söylediklerim ile hâlâ aynı noktadayım. O açıklamanın arkasındayım. O açıklama, bunun belli bir hesapla yapılmış bir komplo olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Ve bunun aydınlanması gerekiyor. Şimdi, aydınlanırken tabii, uygulayıcı kişilerden tutun da, onlara talimat veren, o talimat verene talimat veren, bunun yayınlanmasına izin veren, yayınlayan... Hep bunlar sorgulanması gereken konular. O dönem Kemal Bey’in (Kılıçdaroğlu) açıklamaları oldu. Bu görüntülerin bilgisayardan izlenip yayınlanması talimatı verilmesi aşamasıyla ilgili... Bu ortada... Bunun bir izahı oldu mu mesela? Bu o değildi, yanlıştı, montajdı vs diye... Ben söyleyeceğimi o gün söyledim.
Gülen hakkındaki sözleri
*O açıklamanızda, “ Pensilvanya’dan aldığım üzüntü ve destek mesajlarının samimiyetine inandığımı da söylemek isterim” cümlesini kullanmıştınız. Bu Gülen’i aklayan bir ifade olarak...
- Aklayan değil, aklama yok...
*Ama öyle algılanmıştı...
- Hayır, hayır... Onu niye söylüyorum?.. Bakın ne diyor bana? “Üzüldüm” diyor. Bu ne demektir? Benim böyle bir talimatım yok demektir. Tutuklananlar Fethullahçıdır, değildir; onu bilemem. Bakın bizim konuştuğumuz 2010... O zamanları hatırlayın... Kıyamet 2013’te koptu. 2010’da bir ayrım yoktu zaten...
*Ayrım derken?..
- Yani daha Ergenekon süreci... Can ciğer kuzu sarması oldukları günler... “Savcıyım” dediği günler Erdoğan’ın. Böyle bir talimatı verecek kişinin, bu işin... İktidarın haberi ve onayı olmadan böyle bir şeyin yapılmasını mümkün görmüyorum dedim o gün.
*Ve hâlâ aynı noktadasınız öyle mi?
- O noktadan beni çıkaracak bir veri arıyorum. Keşke bulsam. Bulsam rahatlarım. Türkiye adına rahatlayacağım bulsam. Benim hipotezim, benim analizim bu. Bu analizimi çürütecek hiçbir gelişme olmadı 6 yıldır. Bol lâf var, bol heyecan var ama hiçbir şey yok.
Gülen’in üzüntü beyanına hâlâ inanıyor mu?
*89 kişinin gözaltına alınmış olması önemli bir gelişme değil mi?
- Şimdi bu konuda bir gelişme olur mu, bu tutuklamalarla?.. Bilmiyorum kardeşim, bilmiyorum. Ben ilk gün söyleyeceğimi söylemişim. Onu geçersiz kılan hiçbir somut veriyi de şu ana kadar yakalayamadım. Olsa memnun olurum. O günden bugüne bir değişiklik olmadı. Şimdi olur mu? Görelim kardeşim. Olursa bundan mutluluk duyarım. Keşke olsa... Şu ana kadarki “Oldu bak” falan denilenlerin hepsi fos çıktı.
*Konu şimdi FETÖ / PDY soruşturması kapsamında yer alıyor...
- Şimdi Fethulllah, her suçun yıkılacağı bir konu haline geldi. Eğer deniyorsa, haydi bunu da yıkıverelim... E yıkın kardeşim. Yıkın da... Bunu yiyecek vardır, yemeyecek vardır.
*15 Temmuz’u yaşadıktan sonra, Gülen’in o gün size “Üzgünüm” demesini hâlâ muteber bir beyan olarak görüyor musunuz?
- Olmadığını, birinin bana kanıtlaması lâzım. Bu spekülasyon konusu olamaz artık. Bana birisi bütün bu soruları net şekilde cevaplayacak verileri ortaya koyar, ondan sonra “Şimdi ne diyorsun” der, o zaman söyleyeceğimi söylerim. Bunu çürüten bir tablo olmadı henüz. Bugün bütün bu çılgınca işler, bombalamalar... O bağlantı da kuruldu diyelim, bunların talimatını o verdi diyelim... Bu, öbür konunun yani bizim konuştuğumuz 2010’un durumunu değiştirmez.
‘Sonra konuşacağız’
Baykal, 2007’de Çorlu’da miting süresini aştığı için hakkında düzenlenen fezleke nedeniyle dün Antalya Adliyesi’nde ifade verdi. Baykal, kaset komplosuyla ilgili sorulara “Bunları sonra konuşacağız” diye yanıt vermekle yetindi.