19 yıl sonra Paris izlenimleri

Haberin Devamı

Paris’e, gazeteci olarak ilk gidişim Temmuz 1994’teydi.

Tansu Çiller Başbakan, ben Atv muhabiriydim.

Güneri Cıvaoğlu’ndan Fatih Çekirge’ye, Nazlı Ilıcak’tan merhum Ufuk Güldemir’e kadar Türkiye medyasının en önde gelen isimlerinin arasında genç bir muhabir olarak izlemiştim Başbakan’ın Fransa temaslarını.

O günden sonra farklı vesilelerle defalarca yolumun düştüğü Paris’e, son olarak Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın gezisini takip etmek üzere geçen hafta sonu gittim.

***


Temmuz 94; Nisan 2013...

19 sene geçmiş aradan.

1994 Paris’i ile bugününkini kıyasladığımda gördüğüm şu:

Fransa başkentinde tek değişmeyen, şehrin görüntüsü.

Günlük yaşam, Fransız insanının sosyo psikolojik yapısı, Türkiye ve Türkler’e bakış gibi birçok temel noktada ise 94 ile bugün arasında dağlar kadar fark var.

***


Fransızların, tutuculuk derecesindeki milliyetçiliklerini bilirsiniz. En azından, İngilizce konuşmamak konusundaki inatlarını duymuşsunuzdur. Siz İngilizce sorarsınız, onlar bu dili konuşabilmelerine rağmen, Fransızca cevap verirler.

Daha doğrusu böyleydi...

Artık değil.

Artık direnmiyorlar. Fransızca ısrarı geçmişte kalmış.

Bu, Paris’i de teslim almış Amerikanvari yaşam koşullarının ve ekonomik koşulların zorlamasının en somut, en çarpıcı göstergesi bana göre.

***


Kıta Avrupası’nın tümünde etkili olan ekonomik kriz, Fransa’da da çok net şekilde hissediliyor.

İşsizlik oranı, tarihin en yüksek seviyelerinde.

65 milyonluk Fransa’da, son 2 yıldır her ay artan işsiz sayısı 3 buçuk milyona dayanmış durumda.

Paris sokaklarında her köşede bir ‘evsiz’e rastlıyorsunuz. Para çekme makineleri, telefon kulübeleri, metro ızgaraları evsiz yatakları ile dolu.

Sokaktakilerden öte, artık bir markette alışveriş yaparken bile, rafların arasında karşınıza elini açmış, yaşlı bir kadın dilenci çıkabiliyor Paris’te.

Zenginler ile alt gelir grubu arasında tam bir uçurum oluşmuş durumda.

***


Geçen zaman, Paris’teki Türkiye ve Türk algısını da çok değiştirmiş.

Gayet net hatırlıyorum; 19 sene önceki resmi ziyarette, Türkiye Başbakanı’nın ve beraberindekilerin karşılaştığı, adeta bir ‘üçüncü dünya ülkesi’ heyeti muamelesiydi. (Doğrusu, o dönemki heyetin psikolojisi de bu tavrı kabullenmiş ve neredeyse haklı çıkaran tarzdaydı.)

Bugün gördüğüm ise o ‘tepeden bakış’ın geçerli olmadığı.

Genelde Avrupa, özelde ise Fransa’nın Türkiye’ye bakışında; din ve kültür farkını artık o kadar da fazla önemsemeyen bir anlayış hâkim.

Sadece bu ülkeye giden Türk yetkililer değil, Fransa’da yaşayan Türkler de eskiye oranla çok daha fazla özgüvenli. (Ve bu gerçek, Avrupa’nın diğer ülkelerinde yaşayan yeni nesil Türkler için de geçerli.)

KEŞKE...

Gazetecinin resim yapanının değil, fotoğraf çekeninin makbul olduğu gerçeği hatırdan çıkarılmasa.

DİĞER YENİ YAZILAR