Geçen bir yılın tecrübesiyle, beşinci, onuncu yıl dönümlerine bakmak, o günleri öngörmek gerekiyor.
15 Temmuz 2021 geldiğinde, geriye dönüp; ‘Üzerinden beş yıl geçti ama FETÖ’nün devlete sızmış kadrolarından hâlâ bir bölümü tespit edilememiş olabilir’ denecek mi mesela?
Ya da 15 Temmuz 2026’da, ‘10 yıl önce yaşanan ve 249 şehit verilen o kanlı darbe girişimi bile bize ders olmamış’ demek durumunda kalınabilir mi örneğin? Ya da 20 yıl sonra… Ta 2036’da bile?..”
**
Yukarıdaki satırlar geçen yıldan… 15 Temmuz’un yıldönümü yazısından…
Bugün, o yazının üzerinden bir; Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki FETÖ’cü kadroların darbe girişiminin üzerindense iki yıl geçti.
Şahsen aynı kanaatim (daha doğrusu endişem) maalesef bugün de geçerli.
Daha doğrusu, yine 15 Temmuz 2017’deki o yazıda bahsettiğim şu boyutuyla…
**
(…)‘Ta 2036’ diye özellikle vurguluyorum. Çok uzak geliyor değil mi?
Gelmesin…
Neden 20 yıl sonrası için bile kaygılıyım biliyor musunuz?
Çünkü 2016’dan 20 yıl önce, bu ülkenin Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantılarında Fethullah Gülen Cemaati (terör örgütü PKK ile birlikte) ‘iç tehditler’ başlığının ilk sırasında yer alıyordu.
1995 - 96’larda, devletin istihbarat raporlarında “Cemaatin stratejisi” başlığı altında neler sıralanıyordu biliyor musunuz?
Örgütün (o zamanki adıyla cemaat) başarılı ve maddi durumu iyi olmayan öğrencileri saflarına nasıl kattığı, Işık Evleri adı verilen yerlerde bu gençlerin beyinlerinin nasıl yıkandığı…
Misal Türk Silahlı Kuvvetleri’de (TSK) Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarıyla ihraç edilen bazı personelin komutanlarından yani üstlerinden değil, cemaat içinde daha kıdemli olan ‘ast’larından emir ve talimat aldıkları…
Cemaatin, yurt dışında açtığı okullar vasıtasıyla uluslararası bir ilişkiler ağı kurduğu, bu yolla maddi, siyasi ve diplomatik güce sahip olmayı hedeflediği…
Yabancı çocukların Türkçe öğrenip, İstiklal Marşı’nı okudukları o okulların girişlerindeki Atatürk büst ya da resimlerinin gerçek maksadı gizlemek niyetiyle yaratılan bir görüntüden ibaret olduğu…
Cemaat üyelerinin çocuklarının, orta öğrenimde askeri okullar ve polis okullarıyla üniversitelerde özellikle kamu yönetimi, hukuk vb bölümleri tercih etmeye yönlendirildiği…
Nihayet; Fethullah Gülen Cemaati’nin hedefinin ülke yönetimini ele geçirmek olduğu, bunun da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temellerine dinamit koyulması anlamına geleceği…
Şu son bir yılda öğrendiklerimizi düşününce hiç yabancı gelmiyor değil mi bütün bunlar?..
Lâkin bu bilgilerin, tespitlerin ve öngörülerin hepsi, 90’ların ilk yarısından 2000’lerin başına kadar bu ülkede, devletin resmi kurumlarında yazılan raporlarda yer alıyordu. O zamanlar her ay yapılan MGK toplantılarının tutanaklarında da yani devletin arşivinde de duruyordur sanırım.”
**
15 Temmuz 2016, bu ülkede tam manasıyla bir ‘travma’ya yol açtı. Türkiye ‘travma’yı atlattı mı; evet atlattı.
Peki tehdit tam olarak bertaraf edildi mi, hayır edilmedi.
Fethullah Gülen, ABD’de aynı yerde, aynı koşullarda yaşamaya devam ediyor. Bu demek oluyor ki, Washington DC açısından Gülen’in son kullanma tarihi henüz gelmedi.
15 Temmuz’a giden süreçte ve doğrudan o gece darbe girişiminde aktif rol alan isimlerin çoğu hâlâ Türkiye dışında farklı ülkelerde himaye ediliyor.
Ankara, FETÖ ile mücadeleyi sadece yurt içinde değil, dünyanın farklı noktalarında da sürdürüyor.
O farklı noktalardan MİT tarafından paketlenip getirilen FETÖ’cülerin devamının geleceği konuşuluyor bugünlerde Ankara’da.
Yönetim sistemi değişen Türkiye’de; değişmeyen, yakın vadede de değişmeyecek olan FETÖ ile mücadeledeki kararlılık.
**
15 Temmuz’un 3’üncü yıl dönümü yazısında geçen yılki ve bu yazıdan alıntı yapmak zorunda kalmamayı umuyorum.
İlk iki yılda (azalarak da olsa) geçerliliğini koruyan durumun artık tehdit olma niteliğini yitirmesini istiyorum.
Umarım gelecek sene bugün FETÖ operasyon ve davalarının mağdurlarından bahsedilmez.
Umarım üçüncü yıldönümünde artık rahatlıkla “FETÖ bitti” diyebiliriz.
Sadece devlet mekanizmasının değil, hepimizin hedefi bu olmalı.