Yassıada'dan Ergenekon'a guguk tarihi

Haberin Devamı

Türkiye’de 20. Yüzyıl’dan 21. Yüzyıl’a değişmeyen geri kalmışlık, her şeyden önce “demokrasi” algısı ile “aşk” algısının aynı mantığı izlemesidir. Kendisine yar olmayanı “çok sevdiği” için öldüren cani zihniyetle, kendisinden yana olmayanı “çok demokratım” diyerek katleden faşist zihniyet, aynı ilkel mantığı yürütür.

2007’de başlayan Ergenekon davalarının 1960’ta başlayan Yassıada davalarının bire bir repliğine dönüşmesi, Türkiye’nin yarım yüzyıldır dönüp durduğu, daha doğrusu içinde debelendiği işte bu kısır, ilkel ve fasit dairenin de bire bir kanıtıdır.

Tıpkı Ergenekon’daki gibi, Yassıada’da da gazeteciler yargılandı. Bunlardan biri, bugün Ergenekon’a yol açan iktidarın şiirsel “rehberi”, Necip Fazıl Kısakürek’ti.

İşte size yarım yüzyıl önceki Yassıada tutanaklarından:

Hakim Başol: “Örtülü ödenekten para almışsınız...”

Sanık Necip Fazıl: “Evet, aldım. Ne aldığımdan ziyade niçin aldığım mühimdir. İlk gazete olan Takvimi Vekayi’den bu yana fikre müstenit bir tek gazete mevcut değildir ki, şu veya bu şekilde hükümetten yardım görmesin.”

Hakim Başol: “Üniversite gençliği ki süt gibi tertemizdir. Onlar sizi gerici buluyorlar...”

Sanık Necip Fazıl: “Bana gerici diyenler, sesini duyuranlar... Bir de on binlerce genç var ki benim idealime bağlı. Fakat sesini yükseltemiyorlar...”

Hakim Başol: “Memleket yararına yayın yapan gazetelerin büyük kanaati de memlekete zararlı olduğunuz...”

Sanık Necip Fazıl: “Büyük gazete tiraj ifade eder...”

***


Bunlar da yarım yüzyıl sonraki Ergenekon tutanaklarından:
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Çok kişiyle konuşuyorsunuz.”

Sanık Ahmet Tuncay Özkan: “Evet, çok kişiyle konuşuyorum miting, sivil toplum çalışmaları... Neyi amaçlayarak soruyorsunuz? Buradaki suç nedir?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ergenekon terör örgütünün sivil toplum örgütlerini yönlendirmesiyle ilgili sorularımız.”

Sanık Ahmet Tuncay Özkan: “Benim Ergenekon terör örgütünün üyeliğime dair delilinizi söyler misiniz. Deliliniz nedir Sayın Savcım? İddianameye yazmadığınız, benim Ergenekon terör örgütüne üye olduğuma dair delil nedir?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ergenekon terör örgütü yöneticisi olmakla suçlanan kişilerle irtibatlarınız.”

Sanık Ahmet Tuncay Özkan: “Mesela?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Faaliyetleriniz.”

Sanık Ahmet Tuncay Özkan: “Kim, hangi faaliyet?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bütün eylemlerinizde onlarla birlikte olmanız.”

***


Sanık Mustafa Ali Balbay: “Öyle yanlış kaydetmeler var ki, örneğin iddianamenin 952. sayfasında efendim. Ben İbrahim Yıldız’la (*) görüşüyorum. Bir kişi hakkında görüşlerimi aktarmışım, demişim ki o kişinin gradosu artık düştü. Grado, siz de takdir edersiniz, yani artık değeri, kıymeti düştü anlamında. Tapeyi yapan arkadaşlar, o kişinin Gladyosu düştü diye yazmışlar. Grado olmuş Gladyo. Ben şimdi Godo’yu bekliyoruz desem, korkuyorum savcılık makamı Balbay uslanmadı, Gladyo’yu bekliyoruz, dedi diyecek. Yani bu kadar kafadaki niyete dayalı yerleştirmeler yapılmış. Buna benzer çok yanlış tanımlamalar var. Benim dediğimi başkası demiş gibi gibi koymuş sizi boğmak istemiyorum o ayrıntılarla. Ama iddianamenin 952. Sayfasında yer alan gradoyu dahi Gladyo yazmalarının takdirini size bırakıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tek Cumhuriyet kaldı ne demektir?”

***


Yukarda okuduğunuz gibi Yassıada’dan Ergenekon’a ne adalet, ne hukuk cephesinde, çünkü temel zihniyette yeni bir şey var... Uygulamada ise tek fark: Yassıada 19 davayı 1 yılda karara bağladı, üç idam cezası infaz etti. Ergenekon’da ise 2 dava, üç yıldır sürüyor ve idam cezası yokluğunda, tutuklu sanıklar, suçlu suçsuz, üç yıldır hapis infazında.
Ergenekon davaları, AKP’nin sırtında büyüyen bir Yassıada kamburu olduğu içindir ki Bülent Arınç’ın merhameti azdı. Hazretin “Keşke yapmasalardı” dediği, davalılara değil, davacılara mesajdır!

(*) Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni.

DİĞER YENİ YAZILAR