Seveni ayrı, sevmeyeni ayrı tez konusu... Onunla ilgili kayıtsız şartsız kabul edilmesi gereken en önemli şey, popüler kültür tarihimizin en önemli figürlerinden biri oluşu belki de... ‘Cool’ olma veya olmama savaşları içinde, sosyal medyada onun yazılarını paylaşanların bambaşka sebepleri var. Bazıları aynı kümede kesişiyor, bazıları alabildiğine ayrık kümelerden birbirlerine terlikler fırlatıyor. Ama evet; Yılmaz Özdil yazısı paylaşan herkesin bir ‘alt sebebi’ vardır. Aslında onun yazılarını paylaşan herkes, linkin yanında kurduğu kısacık cümleyle kendini bir gruba dâhil etmek istiyor.
Peki, 2014 Özdil piyasasının en revaçtaki paylaşım yanı ‘kısa cümleleri’ nelerdir, kimleri temsil eder? Dün çokça paylaşılan yazısı üstüne, bir de Halk TV yayını gelmişken bir bakalım derim…
‘Nasıl okuyorsunuz bu yazıyı… Doymadınız mı popülizme?’
Kabul edelim... Yılmaz Özdil okumaktan, paylaşmaktan daha klişe bir şey varsa, o da Yılmaz Özdil’e nefret güzellemesidir artık bu devirde... Popüler kültürle pratikte barışmış, teoride kanlı bıçaklı yeni neslin çocuklarıdır genelde. ‘İlkokul seviyesinde’ bulurlar her yazıyı. Sevmeyerek paylaşırlar, ama paylaşırlar. Bir üst modeli de "Kim okuyor anlamıyorum?"culardır. Onlar için evrenin bir diğer en büyük muamması Arka Sokaklar’ı 10 yıldır kimlerin izlediğidir…
‘Tehlikenin farkında mısınız?’
Aman Allah’ım! Neler oluyor? Eskimeyen bir şaheser, vintage’dır bu cümle! Muazzam, aşılamayan, yumuşatılamayan bir gerilim filminde yaşarlar. Özdil’in ‘en şakalı’ yazısından sonra bile rüyalarında kara çarşaflı Türkiye görürler. Tehlikeyi vurgularlar mutlaka yazıyı paylaşırken… Gizli gizli İzmir Cumhuriyeti’nin kuruluşunu hayal edince, biraz sakinleşirler. Ama canları hep çok sıkkındır.
‘Anlayana sivrisinek az…’
O anlamıştır; darısı sizin başınıza… Sınıftaki diğer tipler oje renklerini tartışırken, o köşe yazısı okumuş; daha ne olsun? “Anlamazlar da, işte ben yine görevimi yapayım…” hissiyatıyla paylaşırlar yazıyı. Vatan borcunu ödemenin en elitist halidir belki de bu.
‘Ay yarıldım gülmekten! Yine döktürmüş...’
Acayip zeki bir adamdır Yılmaz Özdil. Cem Yılmaz’ın ince zekasını görür, karikatür dergilerinin şaheserlerini tanır, Gezi’de patlayan yeni model mizahın farkındadır ama… Bu halkın en çok ‘Çocuklar Duymasın’a güldüğünü bilir. Daha iyisini yapamadığından değil, daha fazlasına ulaşmak istediğinden bir seçim yapar. Çok geçmeden, operasyon başarıyla tamamlanır, şakalar okurun en gıdıklanan yerine nakşedilir. En basit, en temiz, en şeffaf haliyle…
‘Kızlar! Bu yazı şahane…’
En yenisi, en şahanesi bu! Aslında bayılmaz Yılmaz Özdil’in yazılarına; hatta belki de okumamıştır bile. ‘Oğlum kadınlar hasta oluyor yazılarına…’ pratiğini bilir o sadece. Kirli sakal bırakmak gibi yani… Zaytung’un efsane son dakikasını hatırlıyor muyuz: “Özdil’in yazısını herkesten önce paylaşmak isteyen genç, gazete dağıtım aracını soydu!” İşte o çocuğun bir sebebi vardır. Rakipleri uyanmadan sabahın köründe yapıştırır Facebook’a yazıyı… Akar gider like’lar… Sonra like sahiplerine itinayla mesajlar atılır: “Yazıyor adam yahu… Değil mi?” Daha şahane bir sohbet başlatma imkânı yoktur. Ve olaylar gelişir; zafer yakındır!
‘Normalde hiç sevmem ama…’
En tehlikelileri de onlardır. Arkadaş ortamında havalı görünmek için Yılmaz Özdil’e lanetler yağdırırlar. Allah kahretsin; aslında çok seviyorlardır! Uzunca bir süre saklı bir zevk olarak devam eden bu aşk, o beklenen yazıyla ‘Seviyorum ulenn!!’ çığlığında dökülür sosyal medya hesaplarına. Tabii ki şaka! ‘Normalde hiç sevmem ama… Bugün harbiden yazmış!’ diye geçiştirirler.
‘Alt alta tarih yazmakla yazarlık mı olurmuş?’
Kendileri yazsalar, daha iyi yazacaklarını söyler dururlar. Ne o öyle; 140 karakterde köşe mi yazılırmış? Biz de biliriz 1881’den 2014’e kadar saymayı. Dalga mı geçiyormuş bizimle? Köşe dediğin, haşmetli bir şeydir çünkü onlara göre. Paragrafsız sütunlardır, ara başlıksız satırlardır. Çok muhtemeldir; bu grup modern sanattan da hiç haz etmez: “Ne anlamı var koca tabloda bir kırmızı noktanın? Böyle iş mi olur? Para mı veriyor bunlara? Getirsinler bana, ben çizerim bir meyve sepeti!”
‘Senden 10 tane daha olsa, medya kurtulur vallahi!’
Hiçbir haberi, yazıyı sonuna kadar okumayan, cümle 2 satırdan fazla sürünce metni terk eden okur tipi… Okumadığı, bilmediği için de ‘hap cümleleriyle’ Yılmaz Özdil, bir ilahtır onun için. Muhalefetin simgesidir, “O olmasa halimiz nice olur”dur. Her yer Yılmaz, her yer Özdil olmalıdır. Medya üzerine, medyanın göstermediklerinden daha çok düşünme gibi enteresan bir huyları var. Nesneyi unuturlar, özneye kilitlenirler.
Yılmaz Özdil lobisi
Haberin Devamı