Son zamanlarda “O marka Türkiye’den çekiliyormuş.”, “Bu mağazayı başka bir marka aldığı için indirim tavan yapmış.” ya da “Kiralardan dolayı yeni mağazalar alternatif lokasyonlara kaçıyormuş.” gibi cümleler kulağıma gelir oldu. Şehirde olup bitenler, herkeste kafa karışıklığı yaratmışa benziyor. Bir yandan Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi’ni sırayla terk eden markaları da gün gün fark ediyorum. Öte yandan Bağdat Caddesi’nin yeniden doğuşuna şahit oluyorum. COS ve CHANEL ’in yeni mağazalarının yanına baştan aşağıya yenilenen bir BEYMEN daha konduracak olan ‘cadde’ eski şaşalı günlerine kavuşacağa benziyor. Bir yandan RalphLauren ve TOPSHOP gibi köklü markalar Türkiye pazarından çıkış yapıyor. Öte yandan GaleriesLafayette gibi ikon haline gelmiş bir marka, Çamlıca’da yer alan EmaarSquareMall’da moda severlerle buluşuyor. Aynı alışveriş merkezi, 1 Ekim’de Cartier ’nin en yeni butiğine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Şehirde bazı caddeler, alanlar eski günlerini aramaya başlarken yeniler ve yenilenenler bir adım öne geçiyor. Bakalım şehirde taşlar yerine oturacak mı?
Yeni bir Ferragamo
Henüz tanışmadıysanız, son dönemin yükselişteki tasarımcılarından Paul Andrew ’u keşfetmenin tam sırası. Zira yalın ve seksi ayakkabıların yaratıcısı olarak nam salmaya başlayan İngiliz tasarımcının Salvatore Ferragamo için hazırladığı ayakkabı koleksiyonu önümüzdeki günlerin en popüler konusu olacak. Ferragamo gibi köklü bir markanın lüksü odağına alarak günceli yakalayan tasarımlarına atıfta bulunan Paul Andrew, bu koleksiyonda yeni jenerasyonun güçlü kadınlarına hitap ediyormuş. Tasarımcının Ferragamo için hazırladığı bu ilk koleksiyondan şimdilik karşıma çıkan parçalar beni fazlasıyla tatmin etti. Mavi ve pembenin tonlarını altın püsküllerle buluşturan terlikler sokak stili yıldızlarının bir numaralı tercihi olacak gibi. Sonbahar sezonunda ayakkabı trendlerinde başı çeken triko görünümlü, üzerinde farklı marka isimleri ya da mesajlar barındıran mini botların Ferragamo hali de bir hayli çekici. Siz de bir çift ayakkabının her şeyi değiştireceğine inananlardansanız, Paul Andrew’un hem kendi markası hem de dünya devi markalar için yarattığı bu kışkırtıcı dünyadan daha fazla uzak kalmayın.
Moda-Matik geliyor
Bir markanın alışverişseverlere ulaşmak için pek çok farklı yolu kullandığını biliyorsunuz. Mağazalar, pop-up sergiler, online mağazalar derken markalar her yerde karşımıza çıkabiliyorlar. Ancak bir markanın ürünlerini otomatlara doldurup satışa sunması, benim için bile biraz tahmin edilemezdi. Bu fikir, elbette ki, hayatını otomatlarla yaşamaya alışmış milyonlarca insana ev sahipliği yapan Japonya’dan çıkacaktı. Hem de dünyanın tanıyıp sevdiği Uniqlo’dan. Marka, şimdilik havaalanlarında ve önemli şehirlerin ikonik köşelerinde konumlandırdığı otomatlarda en popüler iki modeli olan termal teknolojili tişörtleri ve ulta hafif ceketleri satışa sunmuş. Sıra sıra dizili askılarda ütülü, düzenli şekilde gördüğümüz parçaları kutulara sığdırıp otomatta satmak, markanın yalın ve hafif çizgisiyle birebir örtüşüyor. Erişim ve satın alma kolaylığıysa alışveriş severlerin yüzünü güldürüyor.