Ödüllü mücevher tasarımcısı Fernando Jorge, ilham kaynaklarını, tasarıma bakış açısını ve mücevher dünyasındaki yolculuğunu anlattı
Duyuları uyandıran bir tasarım anlayışı, ışıltının peşinde geçen bir kariyer, birbiri ardına kazanılan prestijli ödüller; işte Brezilyalı mücevher tasarımcısı Fernando Jorge hakkında ilk etapta bilmeniz gerekenler... Uluslararası arenada gelecek vadeden bu genç yeteneği daha yakından tanımak isterseniz, İstanbul ziyaretinden hemen önce gerçekleştirdiğimiz röportaja göz gezdirebilirsiniz.
Brezilya kökenli bir sanatçı olmak eminim ki sıra dışı bir renk ve doku çeşitliliğine erişmeni sağlıyordur. Bu tür etkileşimlerin seni belirli kalıplara sıkıştırmasına engel olup özgün bir marka yaratmayı nasıl başardın?
Bahsettiğin çeşitlilikten doğan bütün elementleri elbette ben de özümsüyorum; ancak, günün sonunda bu elementleri kendi bakış açıma göre yeniden yorumluyorum. Brezilya’da çalıştığım yıllar boyunca mücevherler hakkında pek çok şey öğrenme şansım oldu. Central Saint Martins’de aldığım uzmanlık eğitimimse tasarım yaklaşımımı şekillendirmeme katkı sağladı. Bu sayede özgün marka kimliğimi oluşturma yolunda önemli adımlar attım.
Yeni bir koleksiyon hazırlarken takip ettiğin bir rota var mı yoksa her seferinde yeni bir maceraya mı yelken açıyorsun?
Merakımı cezbedecek bir şeylerle karşılaşıp bunlar üzerine kafa yormaya başladığımda yeni bir koleksiyonun ortaya çıkacağını hissediyorum. Sürecin sonucunda karşılaşacağım şeylerin ilk adımda hayal ettiğim gibi olmama ihtimali olsa da bu ilk merak, ilk his beni her seferinde yeni bir maceraya sürüklüyor.
Koleksiyonlarını hayal gücünün dönemsel yansımaları olarak mı görüyorsun yoksa zamanın sınavına karşı koyacak klasik eserler olarak mı? Her ikisi de! Koleksiyonlarım, hayal gücümün şu anda etrafımda olup bitenleri yorumlamasıyla ortaya çıkıyor; sonrasındaysa klasik sayılabilecek eserler olmaları amacıyla sunuluyor.
Bugüne kadarki işlerin bir bütünün tutarlı parçaları mı yoksa yeni denemelerle evrimleşen, karmaşık bir yapı mı?
On yılı aşkın süredir yüksek mücevher dünyasında yer almamın bana öğrettiği en önemli şeylerden birisi, bu dünyanın akış hızına saygı duymak ve o hızla birlikte hareket etmek oldu. Elbette tasarımlarımın mücevherat tarihine ve mirasına katkıda bulunmasını amaçlıyorum. Öte yandan var olduğu dönemle sıkı bağlar içerisinde olan, dış etmenlerden beslenen ve bütünleşik bir yapı yaratmaya çalıştığım da söylenebilir.
Işıltı, doğası gereği, her mücevher markasının öne çıkan değerlerinden. ‘Brilliant’ koleksiyonun diğer markalardan ve koleksiyonlardan nasıl farklılaşıyor?
‘Brilliant’ koleksiyonum, benim için pırlantaların en önemli özelliği olan ışıltıyı arındırıp onu duygusal bir yaklaşımla ele almak, sonrasında da grafik biçimlere dönüştürmek üzerine kurulu. Neredeyse yalınlık derecesine ulaşan bu çalışmaların şu anda sektörde karşınıza çıkan diğer işlerden çok daha farklı olduğuna inanıyorum.
Bu kadar hızla değişen ve tasarım, fikir demeden önüne çıkan her şeyi bir çırpıda eskiten bir ortamda güncelliğini nasıl koruyorsun?
Öncelikle bunun hepimizin yüzleşmesi gereken bir durum olduğunu düşünüyorum. Benim güncel kalma şeklimse en az bir önceki kadar yenilikçi, arzulanan ve heyecan uyandıran koleksiyonlar sağlayabilmekten geçiyor. Tasarımlarım istediğim etkiyi yakaladığı sürece güncel kaldığımı hissediyorum.
Tasarımlarını günümüzün ikon isimlerinden kimin kullanmasını isterdin?
Zeki ve yetenekli kadınların benim mücevherlerimde kendilerinden bir şeyler bulmasını seviyorum. Şu dönemde de Angelina Jolie’den Oprah Winfrey’e kadar pek çok kadının tasarımlarımı tercih etmesi beni çok mutlu ediyor. Daha ne isteyebilirim ki?