Çok duyduğumuz ancak anlamını bir türlü kavrayamadığımız, günlük hayatımıza taşıyamadığımız kelimelerden olan ‘sürdürülebilirlik’ H&M’in yoğun çabaları sayesinde kültürel hayatımızın orta yerine düşüyor. H&M’in kreatif danışmanı Ann-Sofie Johansson ile sürdürebilir modanın geçmişten alıp geleceğe neler verdiğini konuştuk.
3. İstanbul Tasarım Bienali ve H&M nasıl bir araya geldi?
Genç yetenekleri moda sektöründe kalıcı hale getirecek çalışmalar yapmayı ve sektörün farklı alanlarını desteklemeyi seviyoruz. Büyük heyecanla sunduğumuz ‘Geleceği Giydirmek’ projesi de sürdürülebilirlik konusunda uzun süredir devam ettirdiğimiz çabaların bir sonucu olarak gelişti.
‘Geleceği Giydirmek’ bize neler sunuyor?
Projede üç aylık bir atölye ve çalışma sürecinin sonunda, farklı genç tasarımcıların ortaya çıkarttığı sürdürülebilir tasarımları bir sergi ile taçlandırıyoruz. Artık kullanılamaz hale geldiğini düşündüğümüz parçalar, çeşitli atıklar ve çöp olarak nitelendirdiğimiz her türlü malzemeyi yeniden değerlendiriyoruz. Bu sayede doğanın döngüsünü tamamlayan tasarımlar, yine sürdürülebilir bir yaklaşım sergileyen Adahan İstanbul Otel’de sanat ve moda meraklılarıyla buluşuyor.
Birinciye iş imkanı sağladık
Sergi alanının seçiminde de ‘sürdürülebilirlik’ ön planda mı?
Tabii ki... Aksini düşünemezdik bile. Eğer döngüyü tamamlamak kavramından bahsediyorsak malzemelerden üretim sürecine, sunum şeklinden birlikte çalışılacak isimlere kadar herkesin aynı döngüde uyum içinde çalışabileceğinden emin olmalıydık.
Bu sonuca gelene kadar hangi aşamalardan geçildi?
Öncelikle bir çağrıyla genç tasarımcılardan başvuruları topladık. Seçilen isimlerle atölye çalışmaları gerçekleştirdik ve ortaya çıkan sonuçları sektörün farklı alanlarında uzmanlaşmış isimler eşliğinde değerlendirdik. Karşılaştığımız nitelikli işçiliğe sahip ve yaratıcı eserler, hepimizi çok memnun etti. Jürinin uyumlu çalışması sonucu ortak bir kararla birinci olarak ilan ettiğimiz Asude Şenoğlu’nu H&M Üretim Ofisi’nde iş imkanıyla ödüllendirdik.
Sonraki adımlarınız neler olacak?
Açıkçası önceliğimiz, mevcut çalışmalarımızı bir adım daha ileriye götürmek. Moda dünyasında tasarım, üretim ve sevkiyat gibi farklı süreçleri sürdürülebilir hale getirmenin önünde çok sayıda engel var; ancak, bu bizi yıldırmıyor. Aksine, daha büyük adımlar atabilmek için cesaret alıyoruz. Eski modadan yeni moda yaratıyoruz diyebilirim.
Doğa dostu bilinci yayıyoruz
Peki, bütün bunlar fiyatlandırma politikanızı etkiliyor mu?
Elbette organik ipek, organik koton veya geri dönüşümlü polyester gibi maddeler işin doğası gereği daha yüksek fiyatlara sahipler. Bu da fiyatlandırmayı etkiliyor. Ancak iş hacmimizi genişlettikçe ve bu tür uygulamaları daha çok tüketiciyle buluşturdukça fiyatları dengeleme şansımız artıyor.
Bazı ürünlerinizi doğal ve sürdürülebilir şekilde üretirken diğerlerini klasik yöntemlerle üretmek aklınızı karıştırmıyor mu?
Her şeyin adım adım ilerleyeceğini düşünmek lazım. Sürekli araştıran, sürekli geliştiren bir marka olarak bu süreçlerde çok farklı öğrenimlerimiz oluyor ve bunları gelecekteki işlerimizde kullanıyoruz. Kimi zaman yeni bir kumaş kimi zaman verimli bir üretim yöntemi geliştiriyoruz. Bu sayede moda sektöründeki sınırları aşarak doğa dostu bilinci yaymaya çalışıyoruz. Tabii her şeyden önemlisi bunu uzun vadeli, sürekli arkasında durulması gereken bir süreç olarak görüyoruz.
Rakiplerinizde durum nedir? Hızlı moda markaları olarak adlandırılan diğer markaların sizinkine benzer çalışmaları var mı?
Günümüzde pek çok markanın doğa dostu çalışmalar yapmaya başladığını görüyoruz. Bu markaları rakip olarak değil, birlikte değer yaratabileceğimiz, sektörün faydasına işler geliştirebileceğimiz iş arkadaşlarımız olarak görüyoruz. H&M olarak 20 yıllık bir sürdürülebilirlik geçmişimiz olduğunu düşünürsek diğer markalarla rekabet etmek yerine kazanımlarımızla onlara ilham vermeyi tercih ediyoruz.