Geçtiğimiz günlerde, Philipp Plein defilelerinin Milano yerine New York moda haftasında gerçekleştirileceği haberini aldık. Çok kısa sürede eşi görülmemiş bir başarı hikayesi yazan genç tasarımcının, önünü görmekte zorlanan bir moda haftasında yer almayı tercih etmesi, o gün bu gündür kafamı kurcalıyor. Elbette bu transfer, giderek sıkıcılaşmaya başlayan ve Marc Jacobs gibi isimler sayesinde eğlencesini korumaya çalışan New York moda camiasına ilaç gibi gelecektir. Defilelerinde devasa kamyonlarla arabaların üzerinden geçen, eğlence parklarında gördüğümüz hız trenlerini podyuma taşıyan, Fergie ve Snoop Dogg gibi isimlere sürpriz performanslar yaptıran ve bu sayede sadece bir koleksiyon değil, bir marka dünyası sunan Philipp Plein’in eğlence denince ilk akla gelen isim olduğu kesin.
Bu da yetmiyormuş gibi sıradan tüketiciye ulaşmayı reddeden birisinden söz ediyoruz. Beyrut’tan Beverly Hills’e kadar onlarca şehirde etiket fiyatı yüzbinleri bulan parçaları başarıyla pazarlayabilen bu ‘lüks-makinesi’ Messi ve Ronaldo gibi isimlerin ve tabii ki ultra zengin televizyon yıldızlarının da favorisi. Hal böyle olunca, Milano’da klasikleşen şıklığın karşısında bir alternatif yaratmaya çabalamak zaman kaybı gibi görünüyor. New York ve dolayısıyla bütün bir kıtadaki eğlenceye aç zenginler, Philipp Plein müşteri listesine bir bir ekleneceğe benziyor.
Şampiyon belli
Futbolla aramın çok iyi olduğunu söyleyemem. Yıllardır taraftarı olduğum takımın oyuncularını saymamı isteseniz, muhtemelen onu bile beceremem. Ancak pek çok hemcinsimi kıskandıracak şekilde San Siro’da, Anfield’da efsane karşılaşmalara şahit olmuşluğum da var. Tabii ki işi moda yönünden ele almak için oralarda olduğumu tahmin etmişsinizdir.
Bazen takımların sunduğu yeni forma tasarımlarına gözüm ilişir, bazen bir takımın büyük bir moda markasıyla anlaştığı haberi gelir. Karşılaştığım son haberse Galatasaray ve HUGO BOSS iş birliğiyle ilgiliydi. Yeni bir haber değil, öyle çok farklı bir detay da olduğunu söyleyemem; ancak, karşıma çıkan fotoğraftaki futbolcular o kadar şık görünüyordu ki bir an kendimi bol yıldızlı yabancı bir takımın fotoğrafına bakıyormuş gibi hissettim.
Ligde durumlar ne bilemem, anlamam. Stil söz konusu olduğundaysa 3 puanın sahibinin Galatasaray olduğundan eminim.
Partiye hazır mısınız?
Kendi adıyla kurduğu ayakkabı markası aracılığıyla moda dünyasında hükmünü sürdüren Amerikalı oyuncu Sarah Jessica Parker, online alışverişin kalelerinden Net-a-porter için özel bir koleksiyon tasarladı. Bu haberi duyunca hemen heyecanlanıp 16 parçalık koleksiyondan yenilikçi bir tasarım ya da çığır açan bir silüet beklemeyin. SJP by Sarah Jessica Parker koleksiyonları klasikleri yeniden yorumluyor ve kadınlara yakın hissedebilecekleri ayakkabılar sunuyor. Belki de tam da bu yüzden, koleksiyonlar yok satıyor.
Hem Sex and the City dizisindeki karakteri hem de kendisi ayakkabı tutkunu olan oyuncunun verdiği son röportaj da bu yönünü bir kere daha gözler önüne seriyor. Yayınlanan röportaj videosunun bir bölümünde Sarah Jessica Parker ayakkabıları çok sevdiğini ve yıllar içerisinde markalardan binlerce ayakkabı ödünç aldığını itiraf ediyor.
Pek çok kadının hayal bile edemeyeceği sayıda ayakkabıyla oyunculuk kariyerinde sağlam adımlar atan Parker, moda kariyerinde hiç bitmeyecekmiş gibi görünen bir partiye hazır. Peki ya siz?