Velev ki hükümet, Alevi açılımını CHP’yi destabilize etmek için yapıyor. Komplocu bir yorumla hükümetin amacı sorunu çözmek değil, CHP’yi parçalamak. CHP’lilerin dediği gibi Alevi meselesinin kaldıraç gibi kullanılıp toplumsal bir polarizasyon yaratılmak isteniyor. Velev ki CHP’nin ileri sürdüğü tüm varsayımlar doğru!
Sonuçta problem ortadan kalkıyor mu? Kategorik bir redle problem yok mu oluyor. Dersim olayı yaşandı mı, yaşanmadı mı? AKP’nin yaklaşımları bir yana CHP buna ne diyor? Meseleyi nasıl okuyor ve bunu politik dile nasıl tercüme ediyor? Asıl sorun burada.
Mesele Dersim değil!
CHP ve Kılıçdaroğlu’nun göremediği mesele şudur: Aslında Dersim tartışması parti ve Kılıçdaroğlu için bir turnusola dönmüş durumda. Yani mesele Dersim değil, Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi Dersim’le yüzleştirmesidir. Sadece bu da değil. CHP’nin ‘tek parti dönemi pratikleriyle’ hesaplaşmasıdır. Başka bir ifadeyle partinin yaşadığı ‘kimlik krizine’ cevap bulmak gerekiyor.
12 Eylül darbesi olmasaydı galiba Ecevit bu krizi çözecekti. Ülkede yaşanan politizasyon ve hızlanan modernleşme CHP’yi sosyal demokrat bir parti haline getirecekti. Ancak Kenan Evren’in ‘gerici darbesi’ bu umudu boğdu.
Soğuk savaşın sona ermesi yeni bir umut doğurdu ancak doksanlarda ülkenin içine girdiği parantez buna izin vermedi. CHP tek parti döneminden kopacağı yerde ‘yeni Kemalizm’ paradigmasını yeniden üretti.
CHP kimin partisi olacak?
Dersim, Alevilik, Kürt sorunu üzerinden yürütülen tartışmanın esası bu sorunların kendisi değil. Asıl sorun CHP kimin partisi olacak? Daha da önemlisi nasıl bir parti olacak? CHP tek parti pratiklerini kategorik olar reddetmeyen ‘devlet partisi mi’ olacak. Yoksa tarihiyle yüzleşip buradan yeni bir sinerji yaratarak ‘halkın partisi mi’ olacak.
Son tahlilde yapılan tartışma CHP’nin yönüyle ilgilidir. CHP, sosyolojik/ekonomik/politik değişimi okuyup altı oku yeniden yorumlayabilecek mi? Yoksa ortodoks kanadın itirazlarına boyun mu eğecek. Bu tartışma sadece parti içi bir tatışma değil aynı zamanda iktidar alternatifi olma meselesidir.
Kılıçdaroğlu'nun Dersim imtihanı...
Dersim tartışması haddizatında CHP’yi siyaset yapmaya bir davettir. Kürt sorunun da da benzer bir durum var. Partinin yapısal sorunlar karşısındaki siyasetsizliği, krizi daha da derinleştiriyor. Fakat bu kriz aynı zamanda partiye büyük bir kapı da açıyor.
Kılıçdaroğlu, Dersim tartışmasından ne kadar kaçsa da politik sonuçlarından kaçamayacak. Bu tartışmalar CHP’ye paradigmatik sıçrama yaptıracak çıkış yolu olarak da yorumlanabilir. Kim ne söylerse söylesin, ‘yeni CHP’nin yolunun Dersim’den geçtiğini unutmamak gerekiyor.
Kılıçdaroğlu, risk alıp ulusalcı bloğun karşı darbe yapmasına izin vermeden karar verirse ‘Gordion’un düğümünü’ kesecek aksi takdirde koltuğunu devretmek durumunda kalacak. Muhafazakar bir tutumla sorunu zamana yayarak çözmek yönetmek isteyen Kılıçdaroğlu için aslında çıkış yolu belli.
Kılıçdaroğlu’nun önünde iki yol var. Birincisi yıkılmış vesayetin kısık sesi veya bekçisi olmak. İkincisi ise yeni toplumsal sözleşme önererek özgürlüklerin gür sesi olmak. Mesele budur.