Türkiye dün Cumhuriyetin Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın hunharca katledilmesine ağladı. Gözyaşları sel oldu aktı. Sadece yargı camiası değil ülke yasa girdi. Bu olanlar süpriz mi? Tabii ki değil. Uzmanlar zaten eylem sezonunun açıldığını dile getiriyorlar. Önümüzdeki günlerde yeni eylemlerin olması sürpriz olmayacak.
Son olayın görünür ve görünmez aktörleri, zamanlaması ve eylemin türü aslında her şeyi özetliyor. Türkiye, tarihinin en önemli seçimlerinden birine girerken ülke istikrarsızlaştırılmak isteniyor. PKK’nın silahlı mücadeleyi bırakacağını açıklayacağı bir dönemde yeni örgütler devreye sokulmaya çalışılıyor. Eylemin örtülü mesajında ‘PKK silahı mücadeleyi bırakırsa sizi başka aktörler üzerinden istikrasızlaştırırız’ cümlesi var.
Bu eylem DHKP-C’nin ne ilk ne de son eylemi. Uzmanlar önümüzdeki günlerde bu tür eylemlerin artacağını dile getiriyorlar. Türkiye, seçime giderken ülkeyi destabilize etmek isteyen güçler devreye girdiler. Türkiye, kırk yıllık PKK’yla mücadele dönemini sonlandırıp yeni bir sayfa açmaya hazırlanırken karanlık odaklar bir kez daha işbaşı yaptılar.
Toplum mühendisleri işbaşında
Biz bu filmi daha önce izledik. Hatta o kadar çok izledik ki artık her sahnesini ezberden biliyoruz. Türkiye ne zaman ‘take off’ noktasına geldiyse görünmez bir el onu geri çekti. Bir anlamda ‘uzayınca buda, kuruyunca sula’ formülü işletildi. Ülke her on yılda bir darbelere maruz kaldı. Seksen darbesini yapmak için beş bin genci göğ ekin gibi biçtiler.
Hükümeti devirmek için son dönemde pek çok hamle yapıldı. 2007 seçimi öncesi Cumhuriyet mitingleri organize edildi. Toplum kutuplaştırıldı. Özel Harp Dairesi bizzat devreye girerek sosyal mühendislik yaptı. Ancak tüm bu hamleler başarısız kaldı.
2008’de AK Parti hakkında kapatma davası açıldı. Politik mühendislikten sonra hukuk mühendisliği devreye sokuldu. Fakat bu da başarılı olmadı. Hikmeti hükümet devreye girdi ve son anda kapatma davası düştü. Bu defa PKK terörü devreye sokuldu. 2011 seçimlerine silahların gölgesinde girildi. Erdoğan’ın önü yine kesilemedi.
DHKP-C’nin üç hedefi!
Son iki yılda yaşananları zaten biliyorsunuz. Önce Gezi eylemleri. Sonra 17-25 Aralık darbe teşebbüsü yapıldı. Sözü uzatmayayım. Bunların hiçbiri başarılı olmadı. Tayyip Erdoğan her hamleden sonra daha da güçlendi. Geldiğimiz noktada Erdoğan karşıtları için fazla seçenek kalmadı. DHKP-C gibi çok sahipli bir taşeron örgütü kullanarak sansasyonel eylemler yapacaklar.
Önümüzdeki günlerde son eylemin intikamını almak için üç eylem türü benimsenmiş durumda. Birincisi son eylemin intikamını almak için polis noktaları hedef alınacak. İkincisi stratejik yerlere canlı bomba eylemleri yapılacak. Üçüncüsü politikacılara ve ünlü isimlere suikastlar düzenlenecek. DHKP-C son eylem sırasında ‘Polis müdahalesi olursa, zincirleme eylem koyacaklarını ve fedai eylemleri yapacaklarını’ zaten söyledi. Onun için bundan sonra olacaklar artık seriye bağlandı.
Bu eylem bize şunu gösteriyor. Türkiye tarihinin en önemli seçimlerinden birine giderken karanlık odaklar yeniden devreye girdiler. Seçime kadar kaos planlarını devreye koyup, ülkeyi destabilize etme amacındalar. Muhtemelen seçime kadar tansiyon iyice yükselecek ve şok edici eylemler yapılacak.