Türkiye, tarihinin en kritik seçimine gidiyor. 7 Haziran’da Türk demokrasi tarihinin en önemli seçimi yapılacak. Yüz elli yıllık modernleşme sürecinde yeni bir sayfa açılacak. Bu değişime kısaca ‘Yeni Türkiye’ adını veriyoruz. İmparatorluk döneminde başlayan yenilik hareketlerinin ana sorunu ‘eski/yeni’ mücadelesi oldu. Osmanlı entellektüelleri eskiyi kaldırıp yerine ne koyacağına bir türlü karar veremedi.
Yeni Türkiye düşüncesinin mottosunu ‘cumhuriyetin demokratikleştirilmesi ve rejimin normalleştirilmesi’ oluşturuyor. Rejimin, tarih ve milletle barışması anlamına da geliyor. İşte bu seçim üç ana gündem üzerinden yürüyecek. Birincisi yeni anayasa. İkincisi başkanlık sistemi. Üçüncüsü çözüm süreci. Aslında üçünü de ‘Yeni Düzen Arayışı’ başlığı altında toplayabiliriz.
Sizlerle uzun zamandır bu köşede buluşuyoruz. Analizlerime bazen katılmadınız. Bazen hemfikir oldunuz. Ancak değer atfederek takip ettiğinizi gelen maillerden biliyorum. Sağolunuz varolunuz. Ömrünüze bereket olsun. Aslında ben bir akademisyenim. Siyaset bilimi hocasıyım. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okudum.
Yeni şeyler söylemek için...
Doksanlı yıllarda Türkiye’nin doğum sancılarına şahitlik ettim. İsmet Özel’in ‘insanlar hangi dünyaya kulak kesilimişse diğerine sağır’ dizelerinin tersine büyük bir tecessüsle başka dünyalara kulak kesildim. Ali Şeriati, Kemal Tahir, İsmet Özel, Sabri Ülgener, İdris Küçükömer, Seyyid Kutup, Hikmet Kıvılcımlı, Seyit Ahmet Arvasi, Said Nursi, Cemal Süreya’yı aynı anda okudum. Türkiye Günlüğü’nü de, Birikim Dergisi’ni de tek sayı kaçırmadan takip ettim.
Gazi Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünde asistan oldum. Mektebi Mülkiye’de doktora yaptım. Sonra öğretim üyesi oldum. Siyaset Bilimi doktorasından sonra gazetelerin yorum sayfalarında analizler yazmaya başladım. Akademik birikimimi günlük gazeteye taşımak amacıyla bir süre Hürriyet Gazetesi’nde yazdıktan sonra Vatan Gazetesi’ne geçtim. Bir süredir de Vatan’da yazıyorum.
‘Suyu Arayış’ım, köy ilkokulunda başladı. Dut ağaçlarının altında gözlerimi kanatırcasına okudum. Akademisyen olmak istiyordum. Oldum. Bir süre sonra akademisyenliğin klasik gömleği dar gelmeye başladı. Gazeteciliğe geçtim. Şimdi de gazetecilikten siyasete soyunuyorum. Biliyorsunuz, İstanbul adayıyım.
Kişisel değerlendirmelerim, gazetecilik etiği ve sizlere olan saygımdan yazılarıma siyaset arası veriyorum. Uzattım biliyorum. Sözün kısası makbuldür. Peki öyleyse sağlıcakla kalınız. Allaha emanet olunuz.