En son söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Yüksekova'da sivil ve silahsız insanlara yapılan saldırı kabul edilemez. Bu eylemin politik, ahlaki, insani bir meşruiyeti olamaz. PKK 'düşük yoğunluklu savaş' konseptinde dahi bu tür eylemlere girmemişti. Geçmişte kontralar tarafından yapılan eylemin bugün PKK tarafından yapılması örgütün içine girdiği ahlaki çürümeyi gösteriyor.
Kendilerine ‘Kürdistan Özgürlük Şahinleri’ diyen 'derin PKK' tarafından yapılan eylemin sahiplenmek bir yana Kandil tarafından kınanması gerekiyordu. Bu tür bir eylem biçimiyle PKK sadece 'tarih ve halk' nezdinde ayıplı hale gelir. Nasıl ki doksanlı yıllarda devletin yanlış politikaları 'halkın desteğini' örgüte yöneltmesine neden olduysa bugün tersi olacaktır.
Barış zordur...
Türkiye bu noktaya kolay gelmedi. Abdullah Öcalan son sürece ‘yirmi yıl gecikmeli barış girişimi’ adını vermişti. 1993 süreci, devletin ve PKK’nın içindeki ‘derin yapılar’ tarafından sabote edildi. Turgut Özal şüpheli bir suikaste kurban gitti. MGK’nın ‘genel af’ konusunu gündeme aldığı gün manidar biçimde Bingöl’de 33 er şehit edildi. Yeniden kanlı boğazlaşma başladı.
Refahyol hükümetinin acil gündemi ‘barış’ oldu. Ancak 'PKK lazımdır. PKK'yı tasfiye etmek isteyeni, devlet tasfiye eder' diyenler yeniden devreye girdi. Süreç durduruldu ve hükümet ‘postmodern bir darbeyle’ görevden uzaklaştırıldı.
Demokratik Açılım süreci ivme alıp sonuca doğru ilerlerken Tokat Reşadiye saldırısı oldu. Süreç yine kanlı biçimde sonlandırıldı. Oslo’da doğrudan PKK merkez komitesiyle başlayan süreç bu defa Silvan saldırısıyla son buldu. Otuz yıllık tarih çözüme yaklaşıldığı anda karanlık odakların devreye girip ülkeyi kan banyosuna çevirmesiyle sonuçlandı.
Açıkca söylemek gerekirse biz bu filmi daha önce defalarca izledik. İnsanların gündüz sokak ortasında katledildiği bir ortamda 'çözümden bahsetmek’ zordur. Duyguların ayakta olduğu bir atmosferde serinkanlılık çağrısı yapmak doğrudan hedef olmaktır.
'Zor zamanda konuşmak'
Ancak eski senaryonun devreye sokulmaması için tam da böyle zamanlarda sükunet çağrısı yapmak gerekiyor. Aksi takdirde bugün hayatını kaybedenlere üzülürken yarın çok daha fazla gencin hayatının baharında toprağa düşmesine ağlayacağız.
Çözümü sonlandırmak için 'yüreklere dayanılmaz acılar bırakmak' isteyen kanlı merkezi halk artık biliyor. Hükümetin hataları olabilir. Her türlü eleştiri yapılabilir. Ancak sürecin müzakereye evrildiği 'Öcalan'ın özgül ağırlığının yükseldiği' iklimde bu eylem çözümsüzlüğe hizmet eder.
Silahın konforunu terk etmek istemeyen PKK bu eylemiyle Öcalan nezdindeki konumunu sorgulatır hale geliyor. Öcalan’ın geçmişte sıklıkla vurguladığı 'örgütün başka merkezler tarafından ele geçirilmeye çalışıldığı' tezini ortaya koyuyor. En önemlisi çözüm isteyen ve halkların kardeşliğine inanan demokratları ateşe atıyor. Böyle bir sorumsuzluğu yapmak kimsenin hakkı olamaz. Hükümet geç olmadan Öcalan’ı Kandil’le görüştürüp, bu yaşananlara son verdirmelidir.
Bu tür nihilist eylemlere karşı her zamankinden daha fazla barış ve çözüm diyeceğiz. İçerdeki ve dışardaki karanlık odaklar ne yaparlarsa yapsınlar tarihi bir yol ayrımına gelen çözümü geri döndüremeyecekler. Çünkü bu defa çözümü toplum istiyor. Çünkü halk 'savaşın kazananının, barışın kaybedeninin olmadığını' görüyor.