“Artık devlet değişti. Eski inkar zihniyetini terk etti” diyen Dicle, bölünme kaygılarına karşı ‘Milli geliri 10 bin dolarlık ülkeden ayrılıp 1000 dolar olacak bir ülke”nin tercih edilmeyeceğini ifade etti...
Hatip Dicle, 14 yıl cezaevinde yattı. 1991’de HEP’ten Diyarbakır milletvekili seçildi, DEP Genel Başkanlığı yaptı. Kamuoyu kendisini o dönemdeki sert demeçleriyle hatırlıyor. Öcalan çizgisindeki siyasetiyle biliniyor. 2011’de Diyarbakır milletvekili seçildi ama seçim kurulu mazbatasını vermedi. Çeyrek asır sonra Dicle, bilge bir insan olarak ortaya çıktı. Geçen hafta yapılan Demokratik Toplum Kongresi’nde eşbaşkan seçilen Dicle, sorularımızı yanıtladı.
- Sizce çözüm süreci nasıl işliyor, gidişatta bir sorun var mı?
Gelinen noktayı analiz ettiğimizde ümitvarız. 1984’ten bu yana süren kanlı dönem iki yıldır süren diyalogdan sonra kanı durduran bir süreç yaşanıyor. Bu sürecin müzakerelere ulaşmasını ve kalıcı barışla noktalanmasını istiyoruz.
- Peki gelişmeler istediğiniz yönde mi?
Hükümetin ve sayın Öcalan’ın açıklamalarına bakıldığında süreçte bir sorun yok.
- Geçmişle mukayese ettiğinizde süreci nasıl görüyorsunuz?
Arada çok büyük farklar var. Devlet ve PKK arasında şiddetin çözüm olamayacağına ve PKK’nin kurulduğu dönemdeki politik hedeflerinin gerçekleşmeyeceğine dair bir kabul var. O dönemde rahmetli Özal önce bizimle ciddi ciddi savaştı. Mesela koruculuk, OHAL, özel timlerin kurulması Özal dönemi pratikleridir.
Özal ve federasyon!
- Peki sonra ne oldu Özal’da, ne değişti?
Sonunda Ortadoğu’da yaşananları gördü. Birinci Körfez savaşının yarattığı türbülansı fark etti. SSCB’nin dağılması önemli değişikliklere yol açtı. Bu gelişmeler Özal’a şiddet uygulamalarıyla Kürt sorununun çözülemeyeceğini gösterdi.
Sonra yeni yollar aramaya başladı. İlk defa Güney Kürdistan liderleriyle bir süreç başlattı.
- Özal’ın Barzani ve Talabani’yle görüşüp bir federasyon istediği söyleniyor bu doğru mu?
Özal rahmetli oldu ve kapalı kapılar ardında ne konuşulduğunu bilmiyoruz. Ancak sayın Talabani’nin bize ilettiği anekdotlar var. Talabani ‘O günlerde Kürdistan yerel parlamentosu kurulmuştu. Yerel meclis karar alıp biz Türkiye ile federasyon temelinde bir birleşme görüşmeleri yapabiliriz’ kararımızı Özal’a ilettik demişti.
- Özal bu teklife ne cevap vermiş?
Doğrusu, Özal’ın bu konuda bize bir açıklaması olmadı. Ancak rahmetli Özal’ın kamuoyu önünde konuşmaları ve bazı politikaları var. Benim kişisel kanaatim Özal’ın federasyon fikrine sıcak baktığı yönündedir.
‘Özal bana söyledi’
- Peki günümüze geldiğimizde açılım sürecinde son durum nedir?
Devletin ve PKK’nin hedefleri değişti. Devlet o dönemde ‘biz bunları bastırırız. Nasıl ki 28 isyan bastırıldı. 29. PKK isyanı da bastırılır’ diyordu.
PKK’nin hedefi neydi?
PKK’nin programına bakıldığında ‘PKK bağımsız birleşik Kürdistanı’ hedefliyordu. İki taraf da hedeflerine varacaklarını düşünüyordu. Savaş 1984’te başladı. Hızla büyüdü. Öcalan sonraki değerlendirmelerinde ve savunmalarında bir analiz yapıyor. ‘Aslında biz Özal’ı çok iyi değerlendiremedik. PKK devletteki bu dönüşümü okuyamadı’ diyor.
- Özal’ın başlattığı süreçte tam ne yaşandı?
1993’te biz, Mam Celal (Talabani) ve bazı gazeteciler devredeydi. Öcalan ‘Özal’ı zor durumda bırakmamalıyız. Elini güçlendirmeliyiz’ diyordu. Özal ise ‘Öcalan’ın tüm yaptıkları yanlış değil. Ancak silahla bu iş çözülmez. Gidin ona söyleyin silahları sustursun, biz ondan sonra devlet olarak kesin adım atacağız’ tezini savunuyordu.
- Özal bunu size mi söyledi?
Evet bizzat bana söyledi. ‘Öcalan’a benden selam söyleyin. Ona deyin ki bizim süreli ateşkeslere değil süresiz bir ateşkes dönemine ihtiyacımız var. Silahların konuştuğu bir ortamda biz bu talepleri karşılayamayız.’
Özal’ın generalleri!
- Peki sonra ne oldu?
Ateskeş 16 Nisan’da bitiyordu. O dönemde Özal, HEP’li milletvekilleriyle çok sık görüşürdü. Özal diyordu ki ‘Dinlendiğimi biliyorum. Kefenim her zaman yanımda. Kimseden korkmuyorum. Ama Süleyman Bey iki defa darbe gördüğü için korkuyor. Ben bazı generalleri ikna ettim. Bazılarıyla da konuşup anlatıyorum. Eğer devleti ikna edemezsem Cumhurbaşkanlığı’ndan istifa edip, yeni parti kuracağım’ diyordu.
- Özal’ın ikna ettiği generaller kimdi?
Özal bu generallarden bize bahsetmedi. Ancak bizim dolaylı olarak öğrendiğimiz uçak kazasında öldürülen Eşref Bitlis olduğu yönünde.
- Sizce Özal’ın ölümüyle Öcalan’la yürütülen görüşmeler arasında ilişki var mı?
Özal 17 Nisan’da vefat etti. Biz o gün Şam’daydık. Basın toplantısı bitmiş ve süresiz ateşkes ilan edilmişti. Akşam İstanbul’a döneceğiz. Mam Celal bizi yemeğe davet etti. Sayın Talabani ‘Çok kötü bir haberim var. Özal vefat etmiş. Özal’ın ölümü bu işin bittiğini gösteriyor. Bu proje artık yürümez’ dedi.
- Öcalan Özal’ın ölümüne ne dedi?
Biz Sayın Öcalan’ın düşüncelerini de alalım dedik ve onunla yeniden görüştük. Öcalan bize gidip Semra Hanıma ve çocuklarına taziyelerimi iletin dedikten sonra ‘Bu bir Türk Devlet geleneğidir. Başarısız olanın başını alırlar. Başaramayanın devlet tarafından imha edilir. Öyle anlaşılıyor ki Özal öldürüldü. Özal’a MGK’da PKK’yı yok etme görevi verilmişti. Özal bunu yapılamayacağını anlayınca Öcalan’la görüşmelere başladı. Bunu kabullenemediler ve Özal’ı öldürdüler.’
- Sizce Özal eceliyle mi öldü, öldürüldü mü?
Biz Özal’ın öldürüldüğünü düşünüyoruz. Geçmişte Korkut Özal bizi cezaevinde ziyaret etti. Çok duygusal bir ortamdı. Biz Özal’dan bahsedince çok duygulandı ve ağladı. Korkut Özal bize ‘ben sizi burada görünce utanıyorum’ dedi.
Misak-ı Milli fikri