Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afrika dönüşü ‘Başkanlık’ sözleri eski tartışmayı yeniden alevlendirdi. Türkiye bir kez daha başkanlık sistemini tartışmaya başladı. Hemen politik bir cepheleşme yaşandı. Başkanlık değil, Erdoğan’ın sözleri konuşuldu. Ancak görünen o ki muhalefet ne kadar itiraz ederse etsin seçimin gündemi başkanlık olacak.
Türkiye çok partili hayata 1950’de geçti. Menderes’le büyük bir tarihsel sıçrama ve açılım yaşandı. Sonra 27 Mayıs 1960 darbesi oldu, koalisyonlar dönemi başladı. Darbenin etkisi kalktığında direksiyona Demirel geçti. 1965’ten sonra yeni bir kalkınma hamlesi başladı. Yetmişlerde, on hükümet kuruldu ve dağıldı. Destabilize edilen ülke adım adım darbeye sürüklendi.
- Başkanlık sistemini Erdoğan mı istiyor?
1980 darbesinden sonra Özal işbaşına geldi. Devlet yeniden yapılandırıldı ve toplum özgüven kazandı. Özal’dan sonra on yılda, on hükümet kuruldu. Derin istikrasızlık 28 Şubat’a davetiye çıkardı. Bu defa Tayyip Erdoğan direksiyona geçti. Ülke büyük bir açılım yaptı.
Geçmişte Özal ve Demirel’in başkanlık talebine karşı çıkanlar şimdi Erdoğan’a muhalefet ediyorlar. Türkiye, sistemi değil zihinlerdeki hayaletleri konuşuyor. Bu konu Erdoğan’la veya AK Parti ile gündeme gelmiş bir mesele değil. Türkiye bu sorunu 25 yıldır konuşuyor.
- Başkanlık sistemi ülkeyi böler mi?
Ülkelerin bölünmesinin sistemle ilgisi yok. Yugoslavya, Çekoslavakya, SSCB örnekleri ortada duruyor. Başkanlık isteminin uygulandığı ülkelerde bölünme olmadı ama parlamenter sistemle yönetilen pek çok ülke bölündü. Onların bölünmesinin de parlamentarizmle ilgisi yok.
Bölünme perspektifinden bakıldığında tam tersi bir durum var. Başkanlık sisteminin ideal ülkesi ABD. ABD ise dünyanın süper gücü. Durum böyle olunca soruyu tersinden de sorabiliriz. Süper güç olmak için demek ki başkanlık sistemi gerekiyor.
- Başkanlık sistemi federasyon mu getirir?
Burada da başka bir algı operasyonu var. Almanya’da parlamenter sistem var. Ancak Almanya bir federal cumhuriyet. Fransa’da yarı başkanlık sistemiyle yönetiliyor ama orada da üniter yapı var. Başkanlık sistemi geldiğinde federalizme geçilecek diye bir koşul bulunmuyor.
Parlamenter sistem ideal olarak İngiltere’de uygulanıyor. Diğer pek çok parlamenter demokraside birçok sorun var. Onun için sorunu olgusal gerçeklik üzerinden değil, teorik bağlamda ele almak gerekiyor.
- Başkanlık sistemi diktatörlüğe mi yol açar?
Diktatörlük konusu sistemle değil yetki meselesiyle ilgili bir sorun. Pekala parlamenterizmde de başkanlıkta da otoriterleşme olabilir. Burada önemli olan yasama-yürütme ve yargı erkleri arasında dengeyi kurabilmektir. Parlamenter sistemdeki başbakanın yetkileri, Başkanlık modelindeki başkandan daha fazladır. Teorik olarak parlamentar sistem, diktatör çıkarmaya daha yatkındır.
- Muhalefet neden istemiyor?
Özellikle CHP, başkanlık modeli geldiğinde halkın kendilerini seçmeyeceğini düşünüyor. Bu tamamen yanlış bir bilgi. Ecevit her türlü engellemeye rağmen 1977’de % 42 oy aldı. CHP dönüştüğünde ve halkın partisi haline geldiğinde pekala başkanlık seçimini kazanabilir.
MHP ise anakronizm yaşıyor. Alparslan Türkeş, tarihsel referanslar vererek başkanlık modelini savunuyordu. Bugünkü MHP karşı çıkıyor.
- Başkanlık mı, yarı başkanlık mı?
Türkiye tecrübesine uygun olan daha çok Fransa modeli. Ancak tüm bunların konuşulması ve tartışılması lazım. Sistemi Erdoğan üzerinden konuşmak ülkeye zaman kaybettiriyor. Tayyip Erdoğan bugün var yarın yok. Ancak cumhuriyetin yüzüncü yılına küresel bir güç olarak girebilmemiz için sistemi değiştirmemiz gerekiyor.