Türkiye son on günde büyük bir türbülans yaşadı. Bir anlamda çözüm süreci yeni bir testten geçti. Ancak kriz başarılı bir diplomasiyle atlatıldı. Son yaşananlar hükümetle Kürt siyaseti arasındaki GÜVEN eksikliğinden doğdu. Şimdi yeni bir okumayla bu krizin aşılması ve sürecin yeniden yapılandırılması gerekiyor.
Türkiye bugünlere çok zor geldi. Ülke büyük bedeller ödedi. Kırk bin insan hayatını kaybetti. 350 milyar dolar harcandı. 3 bin 500 yerleşim yeri boşaltıldı. 5 bin faili meçhul cinayet işlendi.
Çözüm arayışları neden başarılı olmadı?
Otuz yıllık mücadele pratiği ‘mücadele-müzakere-mücadele’ parantezinde ilerledi. İlk ciddi müzakere 1993’te Cumhurbaşkanı Özal’la başladı. Ancak Özal’ın şüpheli bir şekilde hayatını kaybetmesi ve Bingöl’de 33 erin şehit edilmesi süreci sonlandırdı. Özal’ın vefatı önemli bir dönüm noktası olmakla birlikte devlet de PKK da henüz barışa hazır değildi.
PKK, savaşarak devleti yenebileceğini; devlet ise şiddetle son isyanı bastırabileceğini düşünüyordu. Yaşanan görüş farkı ülkeyi kanlı boğazlaşmaya itti. Bugüne kadar devletle PKK arasında çok sayıda ‘görüşme/diyalog/müzakere’ arayışı oldu.
1. 1993 Turgut Özal İnisiyatifi
2. Mart 1995 Hikmet Çetin Diyalogu
3. Haziran 1996 Necmettin Erbakan Tecrübesi
4. 15 Şubat 1999 Ecevit iktidarı ve Atilla Uğur İnisiyatifi
5. Temmuz 1999 Çevik Bir Denemesi
6. 2005-2009 Emre Taner İnisiyatifi
7. Mart 2009 Demokratik Açılım
8. Nisan 2010 Oslo Süreci
9. Ocak 2013 Çözüm Süreci
Son savaş, son müzakere...
Otuz yıllık arayış ‘MUHATAPLIK-GÜVEN-TAKVİM’ sorunları nedeniyle barışla sonuçlanmadı. PKK, Oslo sürecini DEVRİMCİ HALK SAVAŞIYLA bozarken buna barış öncesi son savaş denildi. Çözüm süreci bu dönemde başladı. Devrimci Halk Savaşı nasıl ki son savaştı, çözüm sürecinin de son müzakere arayışı olması gerekiyor.
Çözüm sürecinde devrimci bir yaklaşımla MUHATAPLIK ve GÜVEN sorunu aşılırken bu defa TAKVİM problemi ortaya çıktı. Öcalan ve Kandil ‘daha hızlı hareket edilmesini’ isterken hükümet görece temkinli hareket etmeyi tercih etti. Kobani olayları ise GÜVEN bunalımını tetikledi.
‘Heyete yeni rol verilecek’
Hükümetin bundan sonra ne yapacağını Dolmabahçe toplantısı öncesi Başbakan Yardımcısı Doç. Dr. Yalçın Akdoğan’a sordum. Akdoğan, ‘hükümetin çözüm konusunda kararlılığını’ ortaya koydu. Akdoğan, ‘yeni hükümetin göreve başlamasıyla, yeni bir tablonun oluştuğunu ve akil insanların toplanması hususunda bir ihtiyacın doğduğunu’ belirtti.
Zor zamanlarda, kritik görevler üstlenen Akdoğan, Dolmabahçe toplantısının ‘süreçle ilgili bir muhasebe yapmak maksadıyla planladıklarını’ söylerken ‘akil insanların görev süresi bitmişti ancak önümüzdeki dönemde yeni görevlerin olabileceğini ilk toplantıda söylemiştik’ diyerek akillerin duruma vaziyet etmesi noktasında bir toplumsal talep olduğunu dile getirdi.
‘Kobani kaldıraç olarak kullanılıyor’
Akdoğan, ‘hükümetin yol haritasını belirlediğini ve adım atacak tarafın Kandil olduğunu’ belirtirken ‘PKK’nın Kobani konusunu kaldıraç ya da tıkaç olarak kullanmak istediğinin’ altını çizdi.
Akdoğan, detay vermese de ‘hükümetin Dolmabahçe’de heyete yeni bir rol verme yaklaşımı içinde olduğu ve süreci hızlandırma bağlamında yeni heyetlerin oluşturulacağı’ anlaşılıyor. Dolmabahçe toplantısıyla sürece yeni bir ivme verilirken HDP heyetinin Kandil’den dönmesiyle Öcalan karar odasına girecek. Son tahlilde gelişmeler üst üste konulduğunda önümüzdeki günlerde ‘iyi şeyler olmaya’ devam edecek.