Takvimler 25 Temmuz 1990’ı göstermektedir. Irak’ta tansiyon yükselmiş ve kışlalarda hazırlıklar hızlanmıştır. Kavurucu yaz sıcaklarının yaşandığı Bağdat’ta Saddam Hüseyin Dicle kıyısındaki dev sarayında ABD’nin Irak Büyükelçisi April Glaspie’i kabul eder. Saddam, Kuveyt işgali öncesi ABD’nin nabzını ölçmeye ve olacakları kestirmeye çalışmaktadır.
ABD’nin Irak Büyükelçisi April Glaspie’in, Saddam Hüseyin'le görüşmesinde ‘ABD’nin Araplar arasındaki sorunlara karışmak istemediğini’ söylediği, bunun da Saddam için cesaretlendirici bir işaret olarak algılandığı belirtilmiştir. ABD’nin telkinleriyle Humeyni’nin İran’ına savaş açan, Halepçe’de kimyasal silah kullanmasına rağmen herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayan Saddam için Glaspie’nin bu sözleri örtülü onay anlamına geliyordu. Saddam’ın Kuveyt sınırına askeri yığınak yaptığını bilmesine rağmen ABD’nin hiçbir uyarıda bulunmaması ABD'nin bilinçli olarak işgale yeşil ışık yaktığı şeklindeki değerlendirmelere yol açtı.
ABD pragmatizmi
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Daha fazlasını Holloywood fimlerinde görebilirsiniz. ABD’nin Vietnam ve Kamboçya’dan çekilmesini anlatan filmlerde ABD için çalışan, CIA için muhbirlik yapan binlerce insanın ABD büyükelçiliklerinin önünde nasıl mücadele verdiklerini görürsünüz. ABD bu ülkelerden çekilirken işbirlikçileri kendilerinin de ABD’ye götürülmesini isterler. Ancak ABD için önemli olan işbirlikçiler değil, ABD’nin ulusal çıkarlarıdır.
Bütün bunları ABD’nin pragmatik devlet aklına vurgu yapmak için sıraladım. Kendisini modern Roma olarak konumlandıran ABD için ebedi dostlar ve düşmanlar yoktur. En son Küba açılımı ve İran’la başlayan yeni ilişkiler tam da bunun çarpıcı örnekleridir. ABD değerini bulduğu anda her şeyi alıp-verebilir. Soğuk savaş dönemi bunun örnekleriyle doludur.
İadesi hukuki değil, siyasidir
ABD’nin Roma’yı dahi geride bırakan pragmatizmden sonra Gülen konusuna gelebiliriz. Fethullah Gülen’in iadesi konusu ilk olarak 6 Mart 2014’te Başbakan Erdoğan’ın A Haber televizyonuna verdiği söyleşide gündeme geldi. Erdoğan, Başkan Obama'yla yaptığı konuşmayı anlatırken kendisine "... Ülkemdeki huzursuzluğun kaynağındaki kişi sizdedir, Pensilvanya'dadır dedim. Siz de buna karşı gerekli tavrı koymalısınız. Amerika'nın iç güvenliğini tehdit eden kişiler olduğunda benden nasıl bunları istiyorsanız, ben de sizden bunu isteme hakkına sahip olduğumu söyledim." Erdoğan daha sonra PBS televizyonundan Charlie Rose'a 28 Nisan'da verdiği röportajda aynı konuyu gündeme taşıdı. Gülen’in iadesi konusunda ABD henüz herhangi bir adım atmadı. ABD sözcülerinin, 25 yıl önce Glaspie’nin yaptığı gibi nötr açıklamaları devam ediyor. Genel kanaat ABD’nin Gülen’i iade etmeyeceği yönünde. Ancak Türkiye-ABD ilişkilerini bilenler farklı bir noktaya dikkat çekiyorlar. Uzmanlara göre ABD yönetimi Gülen’in ülkeden ayrılmasını isteyebilir.
Seçim öncesi sürpriz olur mu?
Böyle bir durumda Gülen için yeni bir süreç başlamış olacak. ABD’den çıkarılan Gülen, Türkiye’nin baskıları sonucu hiçbir ülke tarafından kabul edilmez. Bir anlamda Glaspie’nin Saddam’a örtülü onay verip, sonra ABD’nin bölgeye yerleşmesine olanak sağlayan iki savaş gibi yeni bir hikaye yaşanabilir.
Son tahlilde ABD için Gülen konusu hukuk meselesi olmaktan çok siyasi bir sorun. ABD yönetimi, Erdoğan’la yapacağı pazarlık sonrası Gülen’i 2015 seçimi öncesi ülke dışına gönderebilir. Nasıl ki Öcalan’ı Suriye’den çıkartıp Ecevit’e seçim kazandırdıysa benzer bir tavrı 2015’te de Davutoğlu için yapabilir.
Ne karşılığında mı? Suriye’de, Afganistan’da, Irak’ta tanımlı sorunlar yaşayan ve İsrail’in güvenliği konusunda kaygıları olan ABD, Türkiye’yle pekçok konuda müzakere yapabilir.