Devletin yargı erki, kimseyi horlamadan, itip kakmadan çalışmalıdır.
Aksi halde “güzel çalışıyor” diye boşuna övünürüz!
Siyasetin üst katlarında tipik bir deneme yaşadık.
Çünkü zaman tükenmişti.
Artık bir şey yapılabilirdi:
Hesaplar dökülecek, yolsuzluk yapan varsa adalete teslim edilecekti!
AKP hükümetinin özelliğidir; saygıda ve sevgide kusura düşmeyen bir takımın varlığını hemen hissediyorsunuz.
Fakat bir yandan da Bakanlar Kurulu’nun derin fay kırıkları oluşturduğu hemen fark ediliyor.
Önceki gün Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Saray’a isyandan vazgeçip bununla bağlantılı olarak Gökçek’i ağır ateş altına aldığı görüldü.
Kabul edilemez küfür ve hakaret terör estiriyordu.
Gökçek hedef tahtasına konmuştu ve “ateş serbest” idi:
“Terbiyesiz, haysiyetsiz. Paralelcilere Ankara’yı parsel parsel sattılar bunlar. Oğlunun milletvekilliğini garantilemek istiyor!”
Aman dikkat; küfür ve beddua sahibine çok hızlı dönermiş..
Silâhların gölgesinde
Doğru söylüyor Cumhurbaşkanı;
Dağda bayırda herkesin silâhı bırakması lâzım.
Aksi halde barış ve ateşkes adına hiç kimse Çözüm Süreci’ne herhangi bir katkıda bulunamaz.
Tayyip Erdoğan’ın sözleri bu gerçekliği çok açık ortaya koyuyor:
“Silâhların gölgesinde barış olmaz. PKK silâh bırakmadığı sürece daha fazla devam edemeyiz.
Sözlerin somut adıma dönüştüğünü görmeden daha ileri gidemeyiz.”
Yalansız dünya
2010 KPSS sorularının paralel yapı tarafından “Fetih” şifresiyle üyelerine dağıtıldığı açıklanmış.
Sahtecilikle gerçek arasında beş senelik mesafe var.
Anahtar sözcük olarak “Fetih” seçildiğine göre bu işi örgütleyenlerin “dindar” geçinen kimseler olduğu da tahmin edilebilir.
Burada cevapsız kalan soru şu: Binlerce genç insan boşuna para ve emek harcamış.
Genç okurlarımız Fetih şifresini seçmekle Müslümanlığı yücelttiklerini zanneden din sömürücülerini sorgulamalıdır. Burada kim din yardımı ile daha hayırlı bir sonuç aldığını zannediyor?
Yazık, boşuna gayret... Yalan başta bizimki, bütün dinlerin günah saydığı alışkanlıklardır.
Yalansız bir dünya için ne emek harcasak yerindedir..