Yargıtay ve Danıştay gibi iki önemli yüksek mahkemenin işleyişi ve üye seçimi, üyelik süresi gibi konularda ciddi değişiklikler yapacak yasa tasarısı baroların tepkisiyle karşılaştı.
Yargıtay, adliye mahkemelerinde verilen kararların son incelemesini yapan, denetleyen ve son kararı veren temyiz mahkemesidir. Danıştay ise “yönetimin yargı yoluyla denetlenmesini” sağlayan, uyuşmazlık davalarına bakan ve yürütme organı için adeta bir danışma kurulu gibi çalışan üst mahkemedir.
Yargıçların özgürce karar vermesi “ömür boyu üyelik”lerine bağlıdır.
Neler olacak?
Ak Parti’nin yasalaştırmak istediği tasarıya göre 516 Yargıtay ve 195 Danıştay üyesinin görevi sona erdirilecek.
Bundan sonra üyeler 12 yıl için seçileceğinden verecekleri kararlar da “12 yıl sonrasını düşünerek” verilmiş olacak.
Aynı zamanda her iki yüksek mahkemede “daire sayıları arttırılacak”.
Daire başkan ve üyelerinin daireleri “zorunlu hallerde” değiştirilebilecek.
Bir dairenin görev alanındaki davaya bakmak üzere “başka daireler” görevlendirilebilecek.
AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ “Yargının içinde çok net şekilde Pensilvanya ile irtibatlı kişiler var. Anayasa ve yasaya aykırı hareket etmek onlar için önemli değil” açıklaması yapmıştı.
Başvuracak son merci
Bekir Bozdağ “Yargıtay ve Danıştay’da daire sayısını arttıran yasa tasarısı görüşmelerinin ertelenmeyeceğini” söylerken daha önceki “Pensilvanya bağlantılı kişiler var” vurgusundan farklı bir açıklama yaptı.
“Yüksek yargıda dosyalara kısa sürede bakıldığını, bunun ancak daire sayısını arttırmakla düzeltilebileceğini” söyledi.
Yargıda Cemaatçi bir yapılanma olmaması gerekir ama şunu unutmayalım ki yargıya, Emniyet’e ve tüm kurumlara sızdığı söylenen, yerleşen Cemaat bundan yıllar önce durdurulmalıydı.
Özellikle yüksek mahkemeler (son karar mercileri olmaları nedeniyle) bir ülkede “demokrasinin ve insan haklarının korunması” açısından büyük önem taşır.
Bu ülkede “Cemaat’in kumpası” olduğu söylenerek masum insanlara yıllarca hapis cezaları verildi, telefonları dinlendi, en temel özgürlük hakları ellerinden alındı.
Uzlaşma olmalı!
Şimdi doğal olarak önce hukukçular, sonra vatandaşlar yapısı değiştirilecek olan yüksek mahkemelerin “bu kez ne derece bağımsız olabileceği” endişesi taşıyorlar.
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu’nun yaptığı basın toplantısında Baro Başkanı Ümit Kocasakal “2010 referandumuyla yargı bağımsızlığının büyük ölçüde yok edildiğini, atılacak adımın son darbe olacağını” söyledi.
Türkiye Barolar Birliği “Cemaatçi yapılanma istemiyoruz ama Reisçi bir yapılanma da istemiyoruz. HSYK üyeleri uzlaşma ile değiştirilerek 78 milyona güvence verir hale gelmelidir” diyor.
Yeni anayasa, başkanlık sistemi, yüksek yargı değişiklikleri veya “AB’den vazgeçme” gibi ülke geleceğini yakından ilgilendiren konularda hemen referandum kararı vermek yerine, önde gelen hukukçu ve siyaset bilimcilerin görüşlerinin alınması, uzlaşma sağlanması son derece önemlidir.