Televizyonda “Reina saldırısı yaşam tarzına müdahale miydi” konusu tartışıldı.
Bir gazeteci konuşmacının, yılbaşı kutlamalarıyla ilgili konuşurken sözleri arasına “Bir başkasının ‘dine aykırı’ davranışına karışamazsınız” demesi dikkat çekiciydi.
Buna da “gizli beyin yıkama” mı demeli acaba? “Yılbaşı kutlamalarını eleştirenlere karşı” gibi görünürken, yılbaşı kutlamasının “dine karşı” olduğunu dinleyicinin şuuraltına gönderiyor.
Dini kullanarak, insanları din, mezhep, inanç üzerinden ayırarak, birbirine kırdırarak dünyayı cehenneme çeviren örgütleri görmek bu konuda alabildiğince dikkatli olmayı zorunlu kılar.
Son yıllarda; PKK’dan sonra IŞİD, El Kaide, El Nusra gibi Ortadoğu’yu kana bulayan din istismarcısı örgütlerin ülkemizde de sayılarının giderek artması yalnızca terör tehlikesini getirmedi.
Terörü kullanarak Türkiye’de “Ortadoğu ülkelerine benzer bölünme ve baskılar yaratılması” tehlikesini de birlikte getirdi.
Böyle bir baskı, kadın ve çocuklara yönelik saldırılarla, medya yayınlarıyla 2017 yılbaşı öncesinde giderek arttı.
Can-namus terörü
Olup biteni görmezden gelemeyiz; Türkiye kısa sürede “siyasi kaynaklı terör” dışında, hızla artan bir “can ve namus terörü” ve hatta insanlık sorunu yaşamaya başladı.
Sonsuza kadar her terör saldırısının ardından “Türkiye bütün tedbirleri almaya muktedirdir” açıklamalarıyla gidilemez.
Türkiye öncelikle, Batı ülkelerinin yaptığı gibi “içeri girmiş olan mültecilerin hepsini kayda almak ve arasına karışmış teröristleri tek tek yakalamak, onlardan kurtulmak” zorundadır.
“Arap ülkelerinden gelen turizmi” de tamamen bitirebilecek olan Reina saldırısından sonra benzer saldırıları önlemek ancak “bugüne kadarki tüm terör olaylarının detaylarını” ortaya çıkararak mümkün olabilir ki bunu hala göremiyoruz.
Tehdit kime?
Ak Parti Milletvekili Mustafa Yeneroğlu twitter hesabından, yılbaşı öncesi “Bugün son gün, bu son uyarı, kutlama” başlıklı bir haber çıkan Milli Gazete’ye sert eleştiriler yapmış.
“Önce kendinize, başkasının yaşam biçimine saygı gösterdik mi sorusunu sorun” demiş.
“Bu son uyarı diyene sorarlar; bu tehdit kime ve ne adına” demiş.
Söz ettiği gazete gibi çok sayıda gazete ve TV kanalı vardı.
Okullara gönderilen ve “öğrencilere yeni yıl kutlaması için izin verilmemesini”, bunun “kültürümüze aykırı olduğunu” belirten bildiriler, sokaklarda Türk’e benzemeyen kişilerin dağıttığı “yılbaşını kutlamayın” bildirileri, DİB’in “Noel’le yılbaşını karıştıran” yılbaşı hutbesi de hep provokasyona yol açabilecek olaylardı.
Laik-demokratik, her din ve inançtan insanın yaşadığı bir ülkede hiç kimseye bu baskıları yapma fırsatı verilemez.
Ak Parti’li Yeneroğlu çok doğru bir tepki göstermiş ama bu tepki Hükümet tarafından, resmi olarak gösterilmeli, medya ve sosyal medyada, devlet kurumlarında bunu yapanların hepsinin yargılandığını halk görmelidir.