“Sözün bittiği yerdeyiz” demek için daha ne yaşamamız gerekiyor ülke olarak?
Diyarbakır merkez Sur ilçesinde PKK tarafından polise yapılan roketatarlı saldırıda 2 polis şehit, 6’sı yaralıydı Pazar sabaha karşı… Öğlen bir saldırı daha oldu, 3 polis yaralandı.
Aynı gün Hakkari Dağlıca’da yola döşenen mayınların zırhlı 2 askeri aracın geçişi sırasında uzaktan kumandayla patlatılması sonucu 16 şehit verdik ve Türkiye ayağa kalktı. Sosyal medyada binlerce mesajla başlayan tepkiler saatler içinde çığ gibi büyüdü.
Son günlerde dayanılmaz hale gelen şehit haberlerinin arkasından aynı gün içinde bu kadar çok sayıda genç askerimizi kaybetmek milletin sabrını, dayanma gücünü ortadan kaldırmıştır.
Medyaya saldırı
Sitesinde verdiği haber nedeniyle Hürriyet gazetesine kalabalık bir grup tarafından yapılan baskın ise medya organlarının hedef gösterilmesinin yaratacağı sonucu ortaya koymaktadır.
Ülkenin büyük ve saygın bir yayın kuruluşuna saldırma ve “terör örgütünden farksız olduğunu” söyleme cesaretini kimse kendinde bulamamalıdır. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde asla rastlanmayacak, kabul edilmeyecek bir durumdur bu ve yaptırımı olmalıdır.
Türkiye adeta ülke çapında bir cenaze evinin yas havası içinde… Dünya sınır ötemizdeki terör örgütleri arasında süren savaştan söz ederken seçimin ertesinde birkaç günlük süre içinde biz aynı duruma geldik.
Bunun nedenleri ortaya çıkarılmalıdır.
Organik bağ meselesi!
HDP Genel Başkanı Demirtaş 23 Nisan 2015’te “PKK ile HDP arasında organik bağ yok” demişti.
Bu söze rağmen Dağlıca saldırısının; Demirtaş’ın “TSK kaybedecek, PKK kazanacak” anlamındaki; “Halk karşısında bütün ordular çaresizdir, Saray’ın ordusu ve polisi… Yenildiler, yine yenilecekler” sözlerinden kısa süre sonra yapılmış olmasının açıklaması ne?
Madem ki aralarında organik bir bağ yok, bu laf nedir?
Öcalan nerede?
Aslında PKK “istediğini alana kadar” silah bırakmayı hiç düşünmedi, Leyla Zana da, Demirtaş da, birçok HDP’li de bunun olmayacağını defalarca söylediler. Kandil söyledi ama öte yanda bunlar hiç söylenmemiş gibi halka farklı bir tablo sunuldu.
Şimdi Demirtaş, Zana gibi isimlerin ve bütün bu katliamlar olurken hiç sesi çıkmayan Öcalan’ın lafı dolandırmadan açıklaması gereken “bu isteğin ne olduğu”dur. Sınırın öte yanındaki gelişmelerle ne ilişkisi olduğudur.
Demirtaş’ın “TSK değil, PKK kazanacak” sözleri PKK’nın ne istediğini, neden silaha sarıldığını bildiğini ve desteklediğini gösteriyor, o zaman bu çift yüzlü siyasete ne demek lazım?
Şehitler ve oy!
Diğer tarafta, toplumu rencide eden bir başka konu PKK terörü ve buna karşı yapılan operasyonların, çözüm sürecinin bitmiş görünmesinin bazı partilerin oylarında nasıl bir değişiklik yaptığını anlatan açıklamalardır.
Toplum terör şehitleri için üzülürken seçimden, oy değişimlerinden söz edilmesi kabul edilir bir durum değildir.
Tekrarlayayım; mevcut “olağanüstü” şartlar altında seçim mitingleri yapmanın, partiler ve toplum kesimleri arasında seçim gerginliği yaratacak konuşmaların son derece yanlış olacağına inanıyorum.
Biz uyarılarımızı baştan yaptığımızda dinlemeyenlerin sonunda o uyarılara hak verecek duruma gelmesi bu ülkede bir değil, birçok kez görüldü, yine görülmesin!