Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Dokunulmazlıkların kaldırılmasının önü açılsın, teröre destek verenler ve suç işleyenler yargıya gitsin” demişti.
HDP’lilerin ve dosyası olan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması Meclis’te kabul edildi. Ancak ortada bir soru ve sorun var. Başkanlık sistemi için nasıl ki “olmazsa olmaz” şart “bağımsız ve başkanı denetleyebilecek güçlü bir yargı” ise bu konuda da durum değişmiyor.
Nitekim AB bu konuda yazılı bir açıklama yaparak “Çok sayıda milletvekili için dokunulmazlıkların kaldırılmasının ciddi bir endişe kaynağı olduğunu, Anayasa’nın kısıtlayıcı şekilde yorumlanmasının parlamento üyelerinin ifade özgürlüğüne risk oluşturduğunu” bildirdi.
Dokunulmazlık “Parlamenterlerin siyaset yapma, özgürce düşüncelerini ifade etme hakkını güvenceye almak, iktidardaki partilerin veya iktidar yönetimindeki kurumların baskısına izin vermemek” üzere tanınmış bir haktır.
Güçler ayrılığı sorunu
Milletvekilleri için yalnızca “kürsü dokunulmazlığı” olması kabul edilebilir, suça karışmalarını önlemek için bu doğru sayılabilir ama şart olan şey “bağımsız bir yargının tüm partilere eşit davranması” güvencesidir.
AB açıklamasında da bu noktaya vurgu vardı. Teröre destek veren partiler ve siyasetçiler Batı’da da cezasız bırakılmıyor. İspanya’da 2003 yılında “terör örgütü ETA’nın eylemlerini kınamaması ve onlarla ilişkisi olması” nedeniyle kapatılmıştı.
Parti kapatma olmasa da “teröre açık destek veren” partiler bunun sorgulanacağını bilmelidirler. Diğer partiler için ise “güçler ayrılığının olmaması”, yasama, yürütme ve yargının artık iktidar partisi kontrolünde olması, dokunulmazlıkların kaldırılmasında ciddi bir sorun teşkil ediyor.
“Güçler ayrılığının olmadığını” ise hatırlayacağınız gibi bizzat iktidar partili milletvekilleri açıklamıştı.
‘Yargı bizim’in anlamı!
Birlikte katıldıkları TV programında; Galip Ensarioğlu; “Yasama bizde, yürütme bizde, yargı bizde”, derken Burhan Kuzu; “Kız bizim, oğlan bizim, niye denetleyelim” demişti.
Bu sözler, aynı partiden başkanın olduğu “başkanlık sistemi”nin gerçekleşmesi halinde bir yargı denetiminin işlemeyeceğini anlattığı gibi, “iktidarın elinde olduğu açıklanan yargı” ile “yargıya gidecek, farklı partilerden milletvekilleri”nin adil yargılanmaları konusunda endişe yaratmaya da yeterlidir.
Çoğunluğu aynı partide olan Meclis Komisyonu’nda “bakanların yüce divana gönderilmesinin engellenmesi” tablosunun benzeri, adil ve eşit olmayan bir yargılama acaba “tarafsızlığı tartışmalı” bir yargıda da gerçekleşir mi?
Milli ve yerli
AKP Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu ; Başbakan Yıldırım’ın başbakanlığında “Kürt sorunu”nda yeni bir döneme girileceğini, “milli ve yerli bir Kürt politikası”nın geldiğini” söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır” dediği, “tekrar masaya dönülmeyeceğini” söylediği konuda farklı bir noktaya gelindiği görülüyor.
HDP’lilerin “mahkemede anlatacağız” dedikleri konular bu yeni süreci nasıl etkileyecek onu da düşünmek gerekiyor.