Türkiye maalesef her gün “başsağlığı” mesajları verilen, toplumun her gün yeni büyük acılarla sarsıldığı bir ülke haline geldi. Son olarak Ankara’da Çarşamba günü meydana gelen terör saldırısında 28 kişi hayatını kaybetti, 61 kişi yaralandı.
Böyle giderse dünya Türkiye’yi de Suriye, Irak gibi “terörle özdeşleşen” ülkelerden biri olarak görmeye ve toplu cinayetleri bile olağan saymaya başlayacak.
İşte Suriye iç savaşı başladığında “Bu savaştan uzak duralım, Ortadoğu bataklığına girersek biz de aynı kaosa düşeriz” endişesini ileri sürenler böyle bir sonuçtan korkuyordu.
Sınır güvenliği
TV haber programlarında “AB ülkelerinin terörden Türkiye’den daha iyi korunduğu ” tartışılırken “İngiltere, Fransa gibi ülkelerin Suriye ile sınırı yok ama Türkiye’nin var” deniyor.
Oysa buradaki en önemli sorun “Suriye ile sınırımızın olması” değil, bu sınırın uzun süre güvenlikten çok uzak ve gevşek bırakılması, ayrıca milyonlarca mültecinin kısa süre içinde kontrolsüzce ülkeye girebilmesiydi. Suriye iç savaşı süreci Türkiye’ye dışarıdan sızan terör örgütleri, örneğin IŞİD için büyük kolaylık sağlarken PKK da bu süreçten çok yararlandı.
Kürdistan adına...
PKK, 2000’li yılların başında neredeyse tümüyle bitme noktasına gelmişti ama o yıllarda aldığı dış destek bugüne kıyasla çok daha azdı. Sonra birden Suriye iç savaşıyla beraber ortaya IŞİD denilen ve dünyaya korku salacak kanlı eylemler yapan bir örgüt çıktı. Esad birden Suriye’nin kuzey illerinin büyük bir kısmını PYD’ye bırakarak çekildi.
Bugün PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD-YPG’ye silah, para, hava-kara desteği veren çok ülke var ve bu destek aynı zamanda PKK’yı da güçlendiriyor.
Ateş çemberi
Dün sabah saatlerinde PYD “ Suriye’de ilan ettiği kantonlarını birleştirmesi için geriye kalan son nokta” olan Azez’e saldırı başlattı. Azez’den açılan ateş üzerine TSK’nın Azez’i top atışına tutarak karşılık verdiği bildirildi.
Ankara saldırısının acısı sürerken Diyarbakır ve Şırnak’ta PKK saldırıları sonucu 1 polis ve 7 askerimiz şehit oldu. Türkiye bir ateş çemberinin ortasında bulunuyor. Bakıyorsunuz böyle bir durumda, memleket ateş üstündeyken Meclis’te milletvekilleri tartışma çıkarmış, birbirinin üstüne yürüyor. Bir milletvekili çıkmış ana muhalefet partisini “PKK-HDP çizgisine gelmekle”, “saldırıyı IŞİD’in yaptığı” tahmininde bulunan bir başka milletvekilini ise “PYD-PKK’yı korumakla” suçluyor.
“Deniz Baykal’ın partisi hakkındaki konuşması”nın sözlerini desteklediğini belirtiyor.
Bu coğrafya…
“Bu coğrafyada Türkiye’nin tarih boyunca benzer terör olaylarıyla karşılaştığını, rejimi değiştirmek için karanlık eylemler yapıldığını” söylüyor.
Burada ifade etmek gerekir ki içinde bulunduğumuz ortam ve zaman “partisinin iç sorunlarını, genel başkan tartışmalarını gündeme taşıması” için de yanlıştır. Türkiye’nin şu anda bulunduğu “savaş sınırında”ki durumun ve 2000’lerin başında bitmiş PKK’nın yeniden güçlenip aynı savaş havasına girmesinin “daha önceki tablo” ile benzerliği yoktur.
Tartışacaklarsa en azından doğru çizgi ve saygı çerçevesinde yapmalılar!