Türkiye’nin kendi sorunları başından aşmışken diğer ülkelerin sorunlarını gündemin başına yerleştirmemiz yanlış görünüyor.
Batman’da okulların kapandığı gün, ailesinin yanına dönmek üzereyken hain bir PKK saldırısında şehit edilen genç öğretmen Aybüke Yalçın tüm yurdu büyük üzüntüye boğdu. Aynı günlerde Şırnak ve Batman’da 3 askerimizi şehit vermiştik, 2 gün önce Bingöl’de terör örgütü ile çatışmada bir uzman çavuş daha şehit düştü.
İki hafta önce Mayıs sonunda Manisa’da 2 gün ara ile 1000’den fazla asker gıda zehirlenmesinden hastanelik oldu, bir askerimizi kaybettik. Bunlardan 54’ü yoğun bakımdaydı, “Başsavcılık el koydu” denmişti sonuç açıklanmadı.
Yoğun bakımdaki askerler ve diğerleri iyileşip taburcu oldu mu duyulmadı.
Daha önce Hatay’da da 100 asker zehirlenmişti. Pazar günü “Diyarbakır’da 34 askerin gıda zehirlenmesinden hastaneye sevk edildiği, 3’ünün yoğun bakımda olduğu” haberi geldi.
Firmalar hesap vermeli
Başka bir kurumda değil, hep askerlerin yemeklerinde “zehirlenme olayları” akla terör şüphesini getiriyor.
Teröristlerle çatışmalarda binlercesi şehit ve gazi olan askerlerin bir de gıda zehirlenmesi ile acı çekmesi veya kaybedilmesi basit bir olay gibi kısa haberlerle geçiştirilemeyecek kadar önemlidir.
Bu askerlerimizin sağlığı, onların zehirlenmesine sebep olan yemekleri “hangi firmaların verdiği ve bu firmalara ne yaptırım uygulandığı” konusunda (TSK mensuplarını koruyup kollama görevi olan) Genelkurmay’ın açıklama yapması gerekiyor.
Ege’de deprem
Dün merkezi Ege Denizi-İzmir açıkları olan 6.3 şiddetindeki deprem İzmir, İstanbul, Bursa, Tekirdağ, Çanakkale’de şiddetle hissedildi ve büyük paniğe neden oldu.
Eğer başta İstanbul, İzmir olmak üzere tüm illerimizde “binalar depreme karşı güçlendirilmiş, gereken tüm önlemler alınmış” olsaydı, halk bu kadar paniğe kapılmayacaktı. Oysa her an deprem beklenen illerimizde hala binaların büyük kısmı depremde yıkılacak durumda.
Belediye başkanları, ilgili bakanlar bu konuyu halletmek yerine çıkıp “deprem olursa felaket olur, şu kadar kişi ölür, bu kadar bina yıkılır” açıklamaları yapıyorlar.
Vatandaşların can güvenliğini sağlamak devletin görevidir, Allah korusun bu depremlerde can kaybı olsa devlet “başsağlığı” mı dileyecek, “Biz söylemiştik” mi diyecek?
Katar’a asker
Arap ülkelerinin diplomatik ilişkiyi kestiği, Almanya tarafından “savaş ihtimalinin” bile dillendirildiği bir ortamda Avrupa ülkeleri kenara çekilirken yine Türkiye’yi “krizi aşmaya yardım edin” diyerek öne itiyorlar.
Almanya “Türkiye ve İran kriz çözümü için çalışsın” diyor ama kendisi asker göndermeyeceğini de söylüyor. Türkiye ise 5000 askerini gönderme planı yapıyor, “Katar’la birlikte olduğumuzu” açıklıyor.
Suriye ve Irak’a asker gönderdik, şehitlerimiz oldu, sonuç da istediğimiz gibi değil.
Dış politikada ani kararlar vermenin sıkıntısını Suriye iç savaşında ve sonrasında yaşadık, Katar’da aynı hatayı yapmamalıyız.