Ülke 15 Temmuz’da “devletin içine ağ kurmuş” bir cemaatin planladığı darbenin eşiğinden döndü.
Darbe girişiminin yıldönümü günlerce törenlerle anıldı, bu hatırlatmalar artık gelecekte bir daha benzer tabloların yaratılmasına fırsat vermemek için herkese yetmelidir.
Bununla birlikte her gün yapılan siyasi açıklamalar gelecek adına ne yazık ki fazla ümit verici değil.
Örneğin; Cumhurbaşkanı Erdoğan “Ak Parti Genel Başkanı” kimliğiyle konuştuğu zaman Ana Muhalefet Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na aşırıya kaçan uyarılar yapabiliyor.
Adalet yürüyüşü sırasında “O savcılar seni de çağırır” demişti, arkasından “sokaklara çıkamaz hale gelirsin” dedi ki; birincisi “yargı bağımsızlığı” açısından, ikincisi “bu sözlerin sokaklardaki radikal taraftarların yasadışı eylemlerine yol açması” açısından sakıncalıdır.
Kaos görüntüsü
Dikkat çekmek isterim ki; Türkiye dünyanın gözünde “kaosla çalkanan bir ülke” haline geldi.
Son yıllarda PKK ve diğer terör örgütlerinin saldırılarıyla da, darbe girişimiyle de “sakin, güvenli ülke” imajı bozulan ülkemizin turizmi baltalanmıştır.
Bu şartlar altında, bir de sokaklar üzerine kışkırtıcı sözler söylemekten kaçınmak gerekir.
Sosyal medyada; kanun dışı olaylarla tanınan kişilerin “yürüyüşlere katılan kitleleri tehdit eden” sözleri dolaşıyor ve büyük tepki alıyor.
Halkın veya siyasetçilerin (terör saldırıları dışında da) sokağa güvenle çıkamayacağı endişesi demokratik bir ülkede olabilir mi?
Cumhurbaşkanı’nın sözlerinden sonra CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da Times’a verdiği mülakatta “Bundan sonra daha fazla sokak protestoları yapacaklarını” söyledi. Bunların hepsini birleştirecek olursak, toplum psikolojisinin nasıl hırpalandığını görebiliriz. Ülkemiz bunlara layık bir ülke midir?
HSYK üyesi ve TBB başkanı!
Ana Muhalefet Partisi “15 Temmuz’dan 5 gün sonra OHAL ilan edildiğini ve Meclis’in devre dışı bırakılarak Cumhurbaşkanı kararnameleriyle ‘FETÖ’yle ilişkisi olmayan’ önemli kararların alındığını, uygulamaların yapıldığını” söylüyor.
Aynı şekilde “yargı”nın bazı hukuksuz kararları, “yapılan ihraç ve tutuklamalar nedeniyle boşalan yerlere” istenen başka isimlerin tayini tepki nedeni…
“Laik Türkiye’nin HSYK üyesi” Mehmet Durgun’un 3 gün önce “Davamız, islam ahlakına dayanan bir düzen kurulmasıdır” şeklindeki siyasi mesajı tepki topladı, bütün hakim ve savcı atamalarını yapan kurumda bu olursa endişeler yersiz midir?
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu 15 Temmuz nedeniyle yayınladığı açıklamada:
Türkiye’yi 15 Temmuz’a getiren trajedinin nasıl yaşandığını çözmeden çıkışın bulunmayacağını vurguluyor ve: “Bu zor süreçten çıkış kuruluş felsefesine sımsıkı sahip çıkarak (…), taşıyıcı kurumları güçlendirerek olur. Taşıyıcı kurumların başında da ‘bağımsız, tarafsız, güven veren yargı’ olmalıdır” diyordu.
Güven veren yargı ile HSYK üyesinin “şeriat düzeni” talebi arasındaki ilişkiyi kim açıklayacak?