Dün Ankara’da 250’den fazla sivil toplum kuruluşunun katıldığı büyük bir yürüyüş vardı; Teröre Karşı Birlik Yürüyüşü!
“Teröre hayır, kardeşliğe evet” demek için yapılan bu dev yürüyüş Türkiye’de sivil toplumun artık terörle yaşamak istemediğini, aylardır süren terör katliamlarının son bulmasını istediğini anlatmak üzere yapıldı.
Aynı günün sabahı Diyarbakır’da Ali Gaffar Okan Polis Meslek Yüksek Okulu ve Özel Harekat Şube Müdürlüğü’nün bulunduğu Silvan karayolunda PKK yeni bir facianın hazırlığını yapmıştı.
Önlem yerine uzman
Büyük bir şans eseri teröristler bombayı tam polis otobüsünün geçiş anında patlatmayı başaramadı. Bu nedenle ölen ve yaralanın olmadığı patlamada yolda 2 metrelik çukur oluştu ve polisler faciadan kıl payı kurtuldu.
Haftalardır şehit cenazelerinin arkası kesilmeyen her olaydan sonra “istihbarat ve önlemler neden yetersiz” tartışmaları yapıldı. Terörün yoğun olduğu, polis merkezlerinin bulunduğu veya askeri araçların, polis araçlarının geçeceği yollarda güvenlik ve istihbarat en üst derecede gerekliyken bunun hala sağlanamamasını valilikler nasıl açıklıyor?
Bu yöndeki açıklamalar, örneğin “karayollarının altına patlayıcılar yerleştirilirken nasıl fark edilmiyor” benzeri soruların cevapları neden duyulmuyor?
Devlet, valilikler bu yönde görevlerini zamanında yapmalı, terör örgütüne daha fazla fırsat verilmemelidir.
Ateşkes olacak mı?
Bir yanda PKK bombalarıyla kanlı terör eylemi planları uygulanırken diğer yanda Kandil liderlerinin ve HDP’nin dünyaya “Türk-Kürt iç savaşı çıktığı” görüntüsü yaymak için verdiği yanlış mesajlar da sürüyor. Nitekim Silvan karayolunda bomba patlatılırken PKK’nın şehir yapılanması KCK muhtemelen “çift taraflı ateşkese hazır oldukları”nı anlatan bildiriyi hazırlamaktaydı.
Terörü sürdürenin PKK olduğu gözlerden kaçırılmaya çalışılan açıklamada “Türkiye ve Kürdistan’da yaşanan savaş ortamından demokrasi güçleri ve AB’nin kaygı duyduğu, bu çevrelerin çift taraflı ateşkes ve müzakereye dönülmesi çağrıları yaptığı ve bu çağrılara değer verdikleri” belirtiliyor.
İsteğiniz ne?
PKK ve HDP’nin terör olaylarını “iç savaş” olarak yansıtma çabalarının nedeni, KCK açıklamasındaki “Türkiye ve Kürdistan” ya da “halklarımız” ifadelerinde görülmektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan çözüm sürecinin bitmesine “HDP ve PKK’nın neden olduğunu”, HDP ise “masadan kalkan tarafın Hükümet olduğunu” söylediğine göre PKK’nın “tekrar müzakereye hazır olduğu” mesajıyla birlikte “müzakere ile neyi kast ettikleri, tam olarak ne istedikleri, bu cinayetlerin neden işlendiği, özerklik ilanları” konusunu yuvarlak laflarla değil, net olarak açıklaması gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan’dan sonra, AKP Kongresi’nde MKYK üyeliğine seçilen, parti yönetiminde olan Galip Ensarioğlu da “Çözüm sürecinde devlet PKK’ya toleranslı davrandı, PKK 100’den fazla saldırı yaptı, asayiş birimleri kurdu, bölgeyi haraca bağladı” dediğine göre devletin de bu hatayı nasıl telafi edeceği düşünülmelidir.
Çözüm süreci neydi, neden tamamlanmadı, şimdi karar ne olacak? Bu sorular cevap bekliyor.