Öncelikle tüm okurlarımızın Ramazan Bayramı’nı kutluyor, huzurlu bir bayram geçirmelerini diliyorum. Ne yazık ki Müslümanlar için mübarek bir ay olan Ramazan’da bile ülkemiz terör ve şiddetin en ağır örneklerini yaşadı, masum insanlar öldü, hemen her gün çok sayıda şehit verdik.
Yalnızca Güneydoğu veya büyük şehirler değil, sahil kentleri de Suriye’den ve birçok ülkeden gelip mülteci olarak Türkiye’ye yayılan binlerce yabancı ile dolu.
Onları İstanbul’da veya bir sahil beldesinde otoyolların kenarında, en tehlikeli noktalarda kucaklarında küçük çocuklarıyla dilenirken görmek mümkün.
Sadece Suriye iç savaşından kaçarak “açılmış sınırlardan” geçen milyonlarca Suriyeli sığınmacı bile kendi maddi, manevi sorunlarını halledememiş, açlık sınırında yaşayan on binlerce vatandaşı olan bir ülke için yeterince ağır bir sorumluluktur.
Bugün kucaklarında taşıdıkları bebekler 10-12 yıl içinde işsiz güçsüz, sıkıntı içinde ve kolayca tehlikeli yollara sapacak gençler olarak ortaya çıkacaktır.
Kulak vermeli!
Devlet Bahçeli’nin “partisi için gerekli olan ve bu nedenle ortaya çıkan” değişim ihtiyacına, kendisine muhalif MHP’li siyasetçilere karşı olan yanlış tutumu eleştirilebilir.
“10 Temmuz’da seçimli kongre yapılacağını” kendisi açıklamışken, kongreyi önleyebileceği umudu görülünce vazgeçmesinin ve artık “bu değişimin gerçekten bir ülke sorunu haline gelmesini gözardı etmesi”nin bir lidere yakışmayacağı söylenebilir.
Ancak… Suriyeli mültecilere vatandaşlık verilmesi konusundaki görüşlerinde haklıdır.
Bahçeli konuşmasında özetle şöyle diyor;
“Türkiye’nin yeterince sorunu varken sırf siyasi gayelerle Suriyeliler’e vatandaşlık hakkı tanımak hazmedilemez.
Yardım edelim tamam ama milyonlarca kişi kontrolsüz olarak sınırlara koştu ve Türkiye’ye girdi.
Türkiye’ye mülteciler arasında suçluların da dolmasıyla asayişsizlik ve terör olayları keskin bir yükseliş göstermiştir.
Irak ve Suriyeli sığınmacıların ‘sağlıklı bir şekilde vatanlarına kavuşturulması’ gerekirken Türk vatandaşlığına alınma düşüncesi bu zamana kadar yapılan tarihi yanlışlara yeni ilevelerden başka bir anlam taşımaz”.
Neden dönmesinler?
Cumhurbaşkanı Erdoğan da bir ara Suriyeli mültecilerin “memleketlerine dönebilecekleri ortama kavuşulduğunda döneceklerini” söylemişti. Sınırın diğer tarafında bir güvenli bölge oluşturulup oraya aktarılmaları veya onlar için özel kentler kurulması” gibi konular gündeme gelmişti.
Türkiye’nin bu konuyla tek başına “bugün ve bundan sonra başa çıkmasının” imkansız olduğu dış politika konusu yapılarak, savaşın sona ermesi için geyret gösterilerek Suriye’ye dönmeleri için bir çözüm aranabilir.
Sosyal medyada mültecilere karşı yayılan tepkinin Türkiye çapında oluşacağı göz önüne alınmalı, terörün yanında bir de “Suriyeli-Türk” karmaşası yaşanabileceği hesaplanmalıdır.
“Biz şehit olalım, biz vergi verelim, Suriyeliler rahat konsun” veya “Suriyelilerle beraber IŞİD’e de vatandaşlık verilecek mi” gibi tepkiler düşünmeyi şart kılıyor.