Dün Soçi’de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani arasındaki üçlü “Suriye zirvesi” yazımı hazırladığım saatlerde devam etmekteydi.
Suriye’de siyasi çözüm ve ateşkesin kalıcı olması açısından hem DEAŞ’la mücadelenin devamı hem de Suriye’de rol oynayan ülkelerin iş birliği büyük önem taşıyor. Diğer tarafta ise unutulmaması gereken ABD faktörü, ABD’nin PYD ile müttefik ilişkisi ve bütün güçlerin dengeleri var.
DEAŞ Suriye’de gücünü büyük ölçüde kaybetti. Bugüne kadar ABD’nin Suriye’deki tüm faaliyetlerinde ve PYD’ye büyük destek vererek Suriye’nin Türkiye sınırı boyunca kentleri ele geçirip ilerlemesinde “DEAŞ’la ortak mücadele ediyoruz” mazereti vardı.
Türkiye’de istikrar
Bugünden sonra bu mazeret büyük ölçüde ortadan kalkmış durumda olacak. Bununla birlikte ABD “Suriye’de istikrar sağlanıncaya kadar orada kalacağını” açıkladığına göre bu istikrarın dengeleri ne olacak?
Soçi zirvesinden önce Suriye Devlet Başkanı Esad’ın sürpriz bir şekilde Rusya’ya giderek Putin’le 4 saat süren bir görüşme yapması, aralarındaki samimi ilişkiyi gösteren kucaklaşmaları Batı medyasının “Ortadoğu kaosu” başlıklarını haklı çıkaracak bir kargaşayı işaret ediyor.
Suriye ve Rusya hükümetleri arasındaki yakınlık bugüne kadar olduğu gibi devam ettiğine göre Esad’ın “yakınlaşan Rusya-Türkiye-İran üçlüsü”nün yanında yer alacağına, daha doğrusu bundan sonraki gelişmelerde ABD’ye karşı Rusya ile işbirliği içinde olacağına kesin gözüyle bakılabilir.
Suriye’deki istikrarı düşünerek hareket ettiğini söyleyen tüm diğer ülkeler gibi bize göre de “kendi ülkemizin istikrarı” bu ilişkilerde çok önemlidir.
Rusya her ne kadar Suriye konusunda Türkiye ile işbirliği içinde olsa da bundan sonra “PYD-PKK konusunda nasıl bir politika izleyeceğini” bilmiyoruz.
Esad biliyor
Putin ve Esad’ın 4 saatlik görüşmesinde bu konunun gündeme gelmemiş olduğu düşünülemez. Yani “Rusya’nın ABD’ye karşı izleyeceği PYD-PKK politikası”nı, bu konuda sonuçlardan mağdur olan, PKK saldırılarında şehitler vermeye devam eden Türkiye bilmiyor ama Esad biliyor.
Bu konu Soçi’deki 3’lü zirvede umarız yer almıştır zira Fırat Kalkanı Operasyonu’nun sonunda Afrin’e yönelen TSK’ya geçiş vermeyenin de Rusya olduğunu unutmamalıyız.
En çok dikkat etmemiz gereken nokta bu gelişmelerin ve NATO tatbikatında yaşanan skandalın Türkiye ile NATO ilişkilerini olumsuz etkilemesine izin vermemektir.
Yerli-yabancı tüm uzmanlar, diplomatlar “Türkiye’nin NATO’dan uzaklaşması gibi bir söylemin bile olmaması gerektiğini” tekrarlıyorlar.
Bu konuda Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın “Türkiye NATO’nun saygın bir üyesidir ve katkıya devam edecektir” açıklaması güven vericidir, içinde bulunduğumuz zor günlerde ülkemizin güvenliğini ilgilendiren bu konuyu tartışma dışı bırakmamız gerekiyor.