Atatürk Havalimanı’nda 44 kişinin ölümüne, 239 kişinin yaralanmasına neden olan saldırıyı gerçekleştiren 3 teröristten ikisinin Rus kimlikli olduğu ortaya çıktı.
Yöneticilerimizin de söylediği gibi “Türkiye’de bir değil, birden çok fazla örgüt var”…
Bu örgütler hücreler-kamplar kurup eğitim alıyor, yüzlerce kilo patlayıcıyı rahatça sınırlardan geçiriyor, bomba üretip patlatıyor.
Yakalandıkları zaman da çoğu kısa süre sonra serbest kalıyor.
Binlerce kaçak!!
Çeçen uyruklu teröristlerden birinin IŞİD Türkiye sorumlularından olduğu ve “Suriye’den İstanbul’a kaçak geldiği” anlaşılmış.
Dün de Suriye sınırından 25 Haziran’da kaçak olarak Türkiye’ye geçmeye çalışan “Suriye uyruklu 2 canlı bomba”nın güvenlik güçlerince vurulduğu haberi medyada yer aldı.
Ankara ve Adana’da eylem yapmayı planlayan canlı bombalardan biri 21 Haziran’da Suriye’nin başkenti Şam’dan Kamışlı’ya uçakla gelmiş.
Haberleri birleştirince, Havaalanı saldırısını yapanların bombaları da Fatih’te kiraladıkları bir dairede hazırladığını öğrenince, Suriyeli, Çeçen, Özbek ya da bir başka kökenden canlı bombaların şans eseri güvenlik güçlerine yakalanmadıkları takdirde ülkemizde ne kadar rahat dolaştıkları ve eylem planladıkları görülüyor.
Neden diğer ülkelere bu kadar rahat girip barınamadıkları, kamplar, hücreler kuramadıkları önemle tartışılmalıdır.
Neden Türkiye?
Daha önce de sorduğum soru tekrar gündeme geliyor.
Suriye’de IŞİD’e operasyon yapan koalisyon güçlerinin başında ve içinde birçok ülke var. Oysa bu ülkelerde Türkiye’ye kıyasla çok daha az IŞİD eylemi oldu. Peki neden Türkiye ilk hedef?
Havalimanı eylemini yapan teröristlerin Rakka bağlantılı olabileceği, Menbic’ten talimat almış olabileceği üzerinde duruluyormuş. Enteresan olan şu ki; Menbic ve Rakka son haftalarda ABD-Rusya-Esad’ın PYD’ye verdiği destekle alınmaya çalışılan iki stratejik kenttir… Rakka ayrıca petrol bölgesidir.
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Blinken kısa süre önce “Menbic’te Türkiye ile beraber çalışıyoruz. Bu çok önemli bir operasyon. DAEŞ’in elindeki Türkiye-Suriye sınırındaki bölgeyi almamız lazım” demişti.
Gazeteciler kendisine Obama’nın “IŞİD’in Menbic’ten atılmasından sonra YPG’nin çekileceği konusunda teminat verdiğini” hatırlattı ama Blinken buna cevap vermedi.
Meclis ne işe yarar?
Bu durumda, acaba Türkiye “sonunda PYD’ye bırakılacak bölgeler için” ABD’yle birlikte hareket ederek kendisini hedef haline mi getiriyor veya mesele “Suriye’de kurulmak istenen devletin Türkiye ile ilişkisi midir” sorusu akla geliyor.
Havalimanı saldırısından sonra muhalefet partileri Meclis’te olayla ilgili konuşmak ve sorular yöneltmek istediklerinde “konuşma hakkı verilmediği için” tartışma çıktı, Meclis Başkanvekili muhalefet milletvekillerini azarladı. Bu kadar önemli konularda siyasi partilere söz ve soru sorma hakkı verilmezse Meclis’in varlığı ne işe yarar?
Demokrasiden nasıl söz edilir?