Kısa süre önce “Rusya ile ABD’nin Suriye’de daha fazla işbirliğine gidecekleri” haberleri çıktı.
IŞİD’e karşı daha fazla işbirliğinden söz ediyor olsalar mesele yok ama bugüne kadar daha çok “PKK’nın Suriye kolu olan PYD ve Esad güçlerinin Türkiye sınırı boyunca alan kazanması” için işbirliği yaptılar.
Bunu yaparken Türkmenleri ve muhalifleri bombaladılar. Türkiye sınırına daha çok mülteci yığılmasına yol açtıkları gibi güneyimizde bir PYD-PKK devleti kurulması için alınacak küçük bir alan kaldı.
Bizim IŞİD ve mülteciler konusunda yaptığımız hataları ayrı düşünürsek, PKK’nın Suriye’deki bu destekten aldığı moral, militan ve silah takviyesinin bugün içinde bulunduğumuz tehditlerin, bombalı saldırıların artmasında rolü çoktur.
Pişman olmayalım
O nedenle “Rusya-ABD’nin (elbette Esad’ın da) daha fazla işbirliği” yapması sevindirici haber değildir.
Aynı şekilde Hürriyet’ten Tolga Taniş’in Irak’a giderek yaptığı incelemeden çıkan “Başika bilgileri” de endişe vericidir.
Başika’da Türk askeri “Musul bölgesindeki Sünni güçleri eğitmek” için bulunuyor ve “IŞİD’in kontrolündeki bölgede sınıra sıfır, peşmerge mevzilerinde görev yapmaları” tehlike oluşturuyormuş.
Taniş “Başika’daki Türk yetkililerin Türk gazetecilere bile bilgi vermediğini, içeri kimseyi almadıklarını, böylece Başika’da ne yaptıkları hakkında Türk halkının bilgilenemediğini” yazıyor.
Irak Hükümeti’nin tepkisine ve Suriye’deki sıkıntılı durumumuza rağmen “mezhep kavgalarında taraf tutarak” Irak’ta bulunmaktaki ısrarımız umalım da “ABD ile Tony Blair’in sonradan itiraf ettikleri Irak hatası” gibi kötü bir sonuç doğurmasın.
CHP-MHP, değişim
Bayram’da MHP genel başkanlığına güçlü aday isimlerden olan Meral Akşener’in partililerle bayramlaştığı otele Bahçeli lehine slogan atan bir grup girmiş ve Akşener taraftarlarına palalarla saldırmıştı.
Saldırganlardan birinin “ülkücü bir vakfın yöneticisi” olduğunu duyunca “Konu koltuk olunca Bahçeli’nin ülkücüleri şiddetten uzak tutma süresi bitti mi” diye düşünüyor insan.
Şimdi Meral Akşener’in bağımsız hareket etmesi nedeniyle “MHP’den ihraç edilmesi” konusunu gündeme getirmişler. Bir parti yönetimi için acziyet ve korku ifadesi davranışlardır, hele de ‘pala’ konusu bağışlanamaz, benzersiz bir suçtur.
Akşener yerine bir başka isim de olsa “bu değişimi engellemenin mazereti” kalmamıştır.
Aynı şekilde CHP’de muhalif isimlerden Muharrem İnce ve Gürsel Tekin’in birlikte hareket etme kararı aldıkları duyuldu.
Eski Genel Başkan Deniz Baykal’ın muhalefet başlatması, ön seçimle gelmiş bazı milletvekillerinin insiyatif alması CHP ‘de de MHP benzeri ısrarlı bir “değişim süreci” başlayacağını gösteriyor.
Ancak… Eğer MHP’deki muhalifler gibi “Bizim amacımız Kasım’da yapılacak bir erken seçime hazırlıksız yakalanmamak” diyerek, haklı bir taleple yola çıkıyorlarsa bu değişimi “yeni ve yıpranmamış” isimlerle gerçekleştirebileceklerini hatırlatmak gerekiyor.
Milletvekili olan veya olmayan, toplum kesimlerini etkileyebilecek isimlerin ortaya çıkması sağlanmalıdır!