Önceki gün TSK Kilis karşısındaki “IŞİD mevzilerini” vurdu ve dün Suriye’den Türkiye’ye roket atışları yapıldı.
Yazımı yazdığım saatlerde biri “4 yaşında çocuk” olmak üzere 2 vatandaş hayatını kaybetmiş, 2 kişi yaralanmıştı.
Biz de, Rusya da, Esad da, ABD de biliyor ki asıl mesele hiçbir ülke için “IŞİD’i bombalamak” değil. IŞİD Suriye Kürdistanı’nın kurulması için adeta piyon olarak ortada duruyor.
Bütün bu ülkelerin PYD’ye yardım nedeni de Ortadoğu’da harita değiştirmek!
Şimdi ABD “PYD’nin, Suriye’deki ateş kes konusunun tartışılacağı Cenevre görüşmelerinde yer almayacağını” veya “Suriye’de özerk bir Kürt bölgesi istemediklerini” açıklıyor.
Bunların artık hiçbir anlamı yoktur.
Diğer tarafta ABD, PKK’nın kolu olduğunu bir türlü söylemediği PYD’nin “amaca ulaşması” için Rusya ve Suriye rejimiyle birlikte ona destek vermeyi ve Türkiye’ye mülteci akınını sürdürecek.
Neden savaş?
Bir yanda Esad’la ortaklaşa PYD’nin yanında yer alırken aynı anda “Esad’ın uluslar arası mahkemelerde yargılanması için bir süreç başlarsa destek veririz” demesi nasıl bir çelişkidir?
PYD’nin Cenevre görüşmelerinde yer almaması, onun Türkiye sınırı boyunca özerk bir bölge kuracak şekilde ilerlemiş olmasını geri çevirir mi?
Türk Hükümeti Sözcüsü Numan Kurtulmuş’un “Bizim vazifemiz Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak. Bölünmesine yönelik her planı reddediyoruz” açıklaması, zaten mevcut durumda açık şekilde bölünmüş olan Suriye konusunda bir yarar sağlar mı?
Bütün bu gerçekler göz önüne alındığında Türkiye’nin “vatandaşlarının can kaybına ve muhtemel bir savaşa neden olacak” adımlardan kaçınması çok daha doğru görünüyor.
Zor durumda olan…
Türkiye ile AB’nin mülteci krizini çözmek için yaptığı Brüksel toplantılarında Başbakan Davutoğlu’nun yeni şartları bizim medya tarafından “Brüksel’i zor durumda bırakan hamle” olarak değerlendirildi.
Acaba bu ifade doğru mu? Yoksa AB, mültecileri Türkiye’ye hapsetmek için sonunda her şartı kabul ediyor görünebilir mi?
Öncelikle tekrar hatırlatayım ki Batı medyası bu zirveden önce de “AB liderlerinin göçmen krizine çözüm olarak Türkiye’yi seçtiğini” yazdı.
Aynı zamanda birçok AB ülkesinin haftalardır “Schengen vizesi filan gözetmeden sınır kontrolü”ne başladığı haberleri de veriliyor.
Bu durumda “Haziran 2016 sonunda Türk vatandaşlarına vizesiz Avrupa’ya geçiş hakkı” verilir mi, verilse ne anlamı var? Elimize “zaman sınırsız Schengen vizesi” mi verecekler?
Her AB ülkesi de bunu kabul mü edecek? Verseler bile “bir terör olayı” bahanesiyle anında kaldıramazlar mı?
Türkiye’de 3 milyon mülteci varken, “geri kabul” diyerek AB’den binlercesi daha gönderilecekken “Yunan adalarından gelecek her göçmene karşılık Türkiye’den bir mülteci almaları” neyi çözer?
Brüksel’de öne sürdüğümüz yeni şartlar, NATO’nun Ege’yi kaçak mülteciler için kontrol altına alacağı haberi veya diğer şartların hiçbiri aldığımız ağır sorumluluğa yardımcı olmayacaktır. Batı ülkelerinin dost görünerek oynadığı kurnaz oyunları kabul etmek büyük hata olacak!