Türkiye şimdiden bir “erken seçim” havasına girdi bile...
“Erken seçim olacak mı” sorusunu bırakıp “erken seçim yöntemi nasıl olacak” sorusuna yoğunlaştık.
Dün Milliyet’in manşetinde seçimle ilgili; hazine yardımından, “3 dönemlikler”in ne olacağına, hükümeti kurma göreviKemal Kılıçdaroğlu’na geçirilmeden seçime gidilip gidilmeyeceğine kadar tüm ihtimaller gündeme getirildi.
Aynı gün Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yeni bir seçimin devlete getireceği maddi yükle ilgili tartışmalara ilişkin “Erken seçim bütçeye ek maliyet getirmeyecek. Partilere ek yardım olmayacak” açıklamasını yaptı.
Erken seçimin maliyeti!
Maliye Bakanı’nın açıklaması; “bir seçimin tek maliyeti partilere verilecek yardım mıdır, o süreçte yaşanacak belirsizlik ve zaman kaybı nelere malolacaktır, TL’nin değer kaybetmesi sürerse ekonomi nasıl etkilenecek” gibi yeni sorulara yol açacaktır.
Diğer tarafta PKK terörü olanca hızıyla sürüyor. Cuma günü Siirt’te PKK’nın polis lojmanlarına saldırısında 2 polisyaralandı. Dağlıca saldırısında 3 askerimiz şehit oldu, 6’sı yaralandı.
Batman’da otogar yakınında “içinde bomba bulunan araç” son anda farkedilerek bir felaket önlendi... 3.5 haftada 40’a yakın şehit verdik.
Sabır dileği...
Evlatları şehit olan anaların arasında Kürt olanlar da var; hepsi “akan kanı kim durduracak” diye ağıtlar yakıyor.
Bu durumda, her olaydan sonra “Türk milletine sabır ve başsağlığı dilemek” nereye kadar kabul edilebilir? Dilenen “sabır” daha ne kadar beklenebilir?
Dün dikkat çeken 2 haber vardı; birincisi ABD’nin “IŞİD’i geriletmek 3 yılımızı alır” açıklaması, diğeri “Almanya’nınSuriye’den gelecek füze saldırılarına karşı Türkiye’ye yerleştirilen patriotları ve birliklerini geri çekeceği” haberi...
Son yıllardaki Suriye politikamız nedeniyle IŞİD de, Esad da Türkiye için ABD’den çok daha büyük risk durumunda.
Suriye’nin Türkiye sınırındaki yapı değişikliği bizi her an Ortadoğu’dakilere benzer bir savaşın eşiğine getirme tehlikesi taşıyor.Ve Almanya örneğinde görüldüğü gibi en riskli durumda yalnız bırakılmamız da mümkün.
Seçim kararı
Tekrarlayalım, ortada böylesine ciddi bir tablo varken, seçimden yeni çıkmış, milli iradenin tercihini yaptığı bir ülkeyi erken seçime götürmek büyük sorumluluk olacaktır.
Erken seçim daha önce “vatana, millete ihanet” olarak dile getirildiğine göre; buna yol açan ve destek veren tüm parti ve siyasetçiler için millet ne düşünecektir, bunu da dikkate almak gerekiyor.
Seçim kararını Meclis almazsa, Cumhurbaşkanı’nın alması gündeme gelecek.
Başbakan Davutoğlu “kararı Meclis’in almasını” istiyor. Cumhurbaşkanı’na bırakılırsa “olağanüstü bir durumun ortaya çıkacağını” söyledi.
Olağanüstü durum vurgusunda haklıdır, koalisyon konusunda uzlaşma sağlanması için yeterince gayret gösterildiğine millet henüz inanmış değilken “ortaya çıkaracağı sonuçlar” dahil böylesine önemli bir sorumluluğu Cumhurbaşkanı’nın tek başına alması, Meclis çoğunluğunun onaylamadığı bir karara imza atması “olağanüstü zor”dur.
MHP’nin hiçbir şartında değişiklik yapmayacağı ve duyduğu güvensizlik açık ve net olduğuna göre hükümet kurma göreviya Kemal Kılıçdaroğlu’na verilmeli ya da Davutoğlu zaman geçirmeden CHP ile daha yapıcı ve uzlaşıcı bir görüşme yapmalıdır.
Bu uzlaşma “partiler yerine ülke çıkarları gözetilerek” sağlanabilir!