Türkiye’nin unutamayacağı facialardan biri olan Soma maden kazasında 301 madenci bir ihmaller zinciri nedeniyle hayatını kaybetmişti.
Bu ihmallerin en önemlisi, madenlerde işçilerin kaçabileceği “yaşam odalarının bulunmayışı” idi.
Bu acı olaydan sonra 22 Şubat 2015’te Güney Afrika’da bir altın madeninde çıkan yangında mahsur kalan 486 madenci “Yaşam odaları” sayesinde kurtuldu.
Yerin 2300 m altında çıkan yangında madenciler yaşam odalarına kaçtılar ve “yaralanan” işçi bile olmadı.
3 Mart 2015’te İsveç’te meydana gelen maden kazasında 159 madenci yaşam odasına sığınarak hayatta kaldı ve hepsi kurtuldu.
Zorunlu olsaydı...
Türkiye’de ise Soma faciasının ardından Holding Patronu Alp Gürkan “yaşam odası zorunlu değil ama olsaydı, kimse ölmezdi” demişti.
Nöbet tutan işçi aileleri ve yanısıra medya ve toplum ümidi kestiler.
Temmuz 2014’te Meclis “zorunlu olsun” teklifini reddetti.
Üç ay sonra da 28 Ekim 2014’te Ermenek Maden Ocağı’nda su baskını oldu ve kaybettiğimiz 18 işçimizin sonuncusu 4 Aralık “Dünya Madenciler Günü”nde çıkarıldı.
Geç oldu ama...
Madenlerde “yaşam odası kurulmasını zorunlu” hale getirilmesi 4 Nisan 2015 tarihine rastlıyor.
Ermenek faciasından 6 ay sonra!
Bu uyanışı zamanında yaşamış olsak yüzlerce işçimiz kurtulmuş olacaktı.
Maden ocağı sahipleri işçilerinin hayatını “maddi fedakârlık”tan daha çok düşünselerdi, o işçiler hayatta olacaktı.
Soma faciasında adaletin yerini bulduğu, tüm sorumluların yargı karşısına çıktığı inancı tam değildir.
Şehit işçilerin yakınları tepki göstermekte ve “gözlerimize baksınlar” talebinde yerden göğe haklıdır.
Kim bilir neler çekiyorlar.
Ateş düştüğü yeri yakıyor!
Papa saçmaladı
Ermeni soykırım iddialarının 100. yıl dönümü öncesinde Papa Francesco’nun soykırımı kabul etmesi Türkiye’yi zora sokacak.
Şu sırada Ermeniler eski ABD Başkanı Clinton’ın çok önceden verdiği “Ermeni soykırımını tanıma” sözünü tutmasını bekliyorlar.
Avrupa Parlamentosu bugün “24 Nisan’ın AB’de soykırımı anma günü olarak tanınması” yönünde bir kararın çıkacağı tasarıyı oylayacak.
Ermeniler onlarca yıldır aralıksız yürüttükleri amaçlarına ulaşmak üzereler. Haksız şekilde “Yirminci yüzyılın ilk soykırımcı ülkesi” olarak tarihe geçmek Türkiye için büyük kayıptır. Ayıptır..
Her ülkeden tarihçilerin toplanıp kararı onların vermesi için ısrardan vazgeçmemeliyiz.