Türkiye terör örgütlerinin şiddetiyle mücadele ederken başka şiddetleri görmezden gelemez. Teröristin bir askeri nöbet noktasına saldırması ne kadar acımasız ve ahlak dışı ise siyasi görüşü farklı olduğu için bir başka partiye veya medyaya saldırmak da o kadar acımasız ve ahlak dışıdır.
Sahip olduğu demokrasi değerleri ve bir hukuk devleti oluşu sayesinde bugüne kadar Ortadoğu ülkelerindeki mezhep kavgalarına, siyasi şiddet olaylarına uzak kalabilmiş bir ülke böyle kalabilmek, bu değerleri yitirmemek için mücadele etmek zorundadır.
Bir partinin milletvekili olan bir kişinin, bir gazetenin genel yayın yönetmenine veya yazarına saldırılması gerektiğini açıkça söyleyebildiği, şiddetin her çeşidine başvuranların “ayrıcalık tanınmadan” yargı karşısına çıkarılmadığı bir ülkede şiddetin yayılmaması beklenebilir mi?
Denetimsizlik sorunu!
Aylardır aynı olayla karşılaşılmasına rağmen, PKK’nın yolların altına bomba yerleştirmesinin engellenememesi istihbarat ve denetimin yetersizliğiyle yakından ilgilidir.
Aynı şekilde parti veya medya organlarına yapılan “terörden hiç farksız” saldırılar da güvenlik ve denetim eksikliğini gösteriyor.
Sahillerimizde “Suriyeli kaçak göçmen faciaları” da aynı nedenle önlenemiyor.
Bodrum’da Orak Adası açıklarında batan ve 8’i çocuk 22 kişinin öldüğü faciada 3’ü Suriyeli 8 kişi gözaltına alınmış. Bu acı olayın yaşanmasına neden olan tur teknesinin eskidiği için faaliyette olmadığı ama boyanarak Ağustos ayı sonunda Türk kaptanı tarafından bir Suriyeliye satıldığı ortaya çıkmış.
Merkel konuşuyor
Büyüklerin para hırsı ve cehaleti yüzünden hayatını kaybeden o 8 çocuğa ve onlar gibi ölen onlarcasına yazık değil mi? Üç yaşındaki Aylan’ın sahilde yüzüstü yatan fotoğrafından sonra “bu son olur, gereken önlemi alırlar” diye düşünenler daha kaç kez yanılacak?
Cumhurbaşkanı Erdoğan Almanya Başbakanı Merkel “yasa dışı göç ve Suriyeli göçmenlerin durumu” hakkında telefon görüşmesi yapmışlar. Erdoğan 2 milyondan fazla Iraklı ve Suriyelinin Türkiye’de olduğunu söyleyerek “AB ve uluslar arası toplumun acil adım atmasını” istemiş.
Merkel ise yine “mülteciler konusunda takdire şayan olduğumuzu” söyleyerek Türkiye’nin sırtını sıvazlamış ve yıl sonuna kadar Almanya’da da mülteci sayısının 800 bine ulaşabileceğini söylemiş.
Oysa Almanya 3 gün önce sınırlarında yeniden çok sıkı kontrole başladı ve mülteci almıyor. Bu durumda hiç değilse Türkiye’ye yardımın lafta kalmaması, göçmenlerin bot facialarında ölümünün, yoksulluğunun önlenmesi gerekir.
İlkokula saldırı
PKK önceki gece Van’da bir ilkokula patlayıcılarla saldırdı. Okulun tüm camları kırıldı, bina ve içindeki tüm cihazlar, internet kabloları kullanılmaz hale geldi. Bu saldırı gece yerine gündüz yapılsaydı ne olacak, kaç çocuk ve öğretmen kaybedilecekti. Öncelikle okullarda her türlü önlemin alınması gerekmez mi?
Güneydoğu’da halk terör örgütüne “silahları bırak çağrısı” yapıyor, sokaklara çıkıyor ama acımasız, insanlık dışı saldırılar sürüyor. Seçim mitingleri başlarken güvenlik önlemlerinin ve istihbaratın ülkenin her köşesinde kusursuz şekilde sağlanması ihmal edilmemelidir. Sonradan alınan önlemin ve gözyaşının faydası yok!