Son derece önemli, ilk kez partiler arasında büyük bloklaşmaların olduğu bir seçime gidiyoruz.
Öyle ki sağ ve sol ayırımının bile ortadan kalktığı, farklı görüşlere sahip muhalefet partilerinin birleştiği bir seçim…
Bu seçimin sonucuna göre ya yeniden parlamenter rejime dönme adımları atılacak veya “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile yönetim başlayacak.
Devlet Bahçeli yeni sistemi “94 yıllık Cumhuriyet tarihimizin 3’üncü evresi” olarak tanımlamış.
Birinci evrenin Cumhuriyetin kuruluşu, ikinci evrenin “çok partili sisteme geçiş” olduğunu söylüyor.
Yeni sistemi ise “Yürütmeyi oluşturan cumhurbaşkanı ve hükümet, yasamayı oluşturan milletvekilleri ve partiler” olarak tarif ediyor.
Bunlara “bağımsız yargı”yı ekliyor.
Kuvvetler ayrılığı, nasıl?
Hürriyet’te İpek Özbey’in Prof. Dr. Mustafa Şentop’la yaptığı röportaj hem bu sistem, hem de seçim konusunda önemli açıklamalar içeriyordu.
Yeni sistemin oluşması aşamasında rolü olan TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Şentop öncelikle “Başkanlık cumhuriyeti zorunlu kılar” diyor.
Yeni sistemde “güçlü parlamento” olacağını, “sert kuvvetler ayrılığı”nın söz konusu olduğunu, seçilecek cumhurbaşkanının “Meclis ve yargı” tarafından denetlenebileceğini söylüyor.
Kuvvetler ayrılığı yasama, yürütme ve yargının “birbirinden bağımsız” olmasını gerektirir.
Oysa yeni sistemde cumhurbaşkanı aynı zamanda hükümetin (yürütme) başında.
Yargıyı oluşturacak hakim ve savcıları atayan HSK’nın üyelerinin büyük çoğunluğu Cumhurbaşkanı ve çoğunluğu onun partisinden olan Meclis tarafından seçildi.
Şentop, yeni sistemin en iyi “cumhurbaşkanının siyasi partisinin çoğunlukta olduğu” bir parlamento yapısıyla işleyeceğini söylüyor. “24 Haziran seçimlerinde, Meclis’te cumhurbaşkanının partisinin çoğunlukta olması çok önemli, aksi halde sistem kör topal başlar” diyor.
Duraklama dönemi
Bu durumda Türkiye’nin 7 Haziran’daki gibi yeni bir duraklama dönemine gireceğini öne sürüyor.
Burada, aslında 7 Haziran’da çıkan tablo bir AB ülkesinde olsaydı, istikrarlı bir koalisyon hükümeti çıkardı diyebiliriz.
Bizde koalisyonlar hep olumsuz örneklerle hatırlatılsa da, Batı’da başarıyla yürüyor, duraklama dönemine girmiyorlar.
Önümüzdeki seçime dönecek olursak, Mustafa Şentop’un açıklamasına göre Meclis yapısının mutlaka “cumhurbaşkanının parti çoğunluğundan” oluşması gerekiyor.
Diyelim ki Erdoğan yüzde 51’i almayı başardı ve yeniden cumhurbaşkanı oldu.
Genel seçimde muhalefet partileri, Cumhur İttifakı’ndan fazla oy alırsa ne olacak?
Seçimlerin maddi, manevi yüküne rağmen “uyumsuzluk” olur diye seçim yenilecek mi?
Böyle bir durumda ne yapılacağını, yeni bir seçimin söz konusu olup olmayacağını halkın bilmesinde yarar vardır.
Unutmayalım ki demokrasilerde şeffaflık önemlidir ve seçimler de “demokrasinin şartı” olarak yapılıyor.