Evet, zor durumlar için hazırladığımız “Takdir-i ilâhî” afişini çıkarıp göğsümüze gerebiliriz!
Uğradığımız afet doğa olayıdır.
Kayıplarımızın sebebi, zaman zaman Nuh Tufanı benzetmesini hak eden, göz açtırmayan su baskınlarıdır sellerdir.
Yağmur ve sel Edirne’yi teslim alırken Tanrı’nın emrini mi uyguladı?
Hayır, Allah’ın insana verdiği yetenekler böyle zamanlar için lâzımdır..
Yağış nedeniyle Bulgaristan baraj kapaklarını açınca Meriç ve Tunca nehirleri taştı. Kanuni ve Fatih kaprüleri ile Balkan Şehitliği sular altında kaldı.
Karaağaç mahallesinde mahsur kalan 5 bin kişinin özel ekipler ve askeri birlikler yardımı ile kurtarılmaları sağlandı.
Bu bölgede yaşayan insanlarımızın başına gelenlerden “ilâhi takdir”i sorumlu tutmak, onların kötü bir şansa sahip olduklarını ispat etmez.
Olsa olsa kötü yönetildiklerini gösterir.
Düşünün ki sular altında kalan tarım ürünleri tümüyle heba olmuştur ve hiçbir yardım o ürünleri geri kazandırmayacaktır.
Geçmişten gelen büyük ihmallerin sebebiyet verdiği yıkıcı zararlar, cami avlusuna terk edilmiş bebek muamelesi görüyor.
Hiçbir iktidar bu zararın günahını üstüne almıyor.
Peki kimden hesap soracağız?
AKP iktidarı onüç yıldan beri ülkeyi tek başına yönetiyor.
Onüç yıldan beri seller Edirne ve çevresini istisnasız her yıl azgın taşkınlarda boğdu, ülkeyi tek başına yöneten AKP iktidarı da bu felâketi onüçüncü kez seyretti.
Kaynak mı yoktu?
Fazlasıyla vardı. O bir milyar 370 milyon lira azgın Meriç’i zaptetmek için kullanılabilirdi, Sultan Sarayı inşa etmekte kullanıldı.
Doğaya karşı en bağışlanmaz yenilgidir Edirne’de yaşanan.
Dileriz gelecek yıl tekrar yaşamayız!
Kimin paketi bu?
Sağduyusuna güvendiğim bir çok hukukçu Meclis’e getirilen “İç Güvenlik Paketi” konusunda ciddi uyarılar yapıyor.
O kadarla kalmayıp meseleyi bilen hukukçuları uyarmak konusunda bize sorumluluk da yüklüyorlar.
CHP Milletvekili Celâl Dinçer’in TBMM İçişleri Alt Komisyonu’ndan geçen metni yakından izleyen bir komisyon üyesi olarak yaptığı uyarılar dikkate alınmalıdır.
Sanki dev bir dalga üstümüze geliyor.
Dinçer şunu diyor: “Özgürlükler güvenliğe feda ediliyor. Dinci faşizmi yerleştirmek için eklemeler yapılmış.
Kaldırıldığı söylenen askeri vesayetin yerine polis vesayeti getiriliyor.”
Hukuk fakülteleri ve barolar ne zaman uyanacak?