Önceki gün PKK Hakkari Yüksekova’da havalimanına uzun namlulu silahlarla saldırı düzenledi, dün ise yine PKK çatışmasında Dağlıca’da biri tabur komutanı olmak üzere 3 şehit verdik, biri ağır 6 yaralı askerimiz var.
Ankara’daki katliam saldırısından sonra yapılan resmi açıklamalar ise Türkiye’deki saldırıları yapan IŞİD ve PKK ilişkilerinin en az adı geçen diğer terör örgütlerinin durumu kadar karmaşık, hatta içinden çıkılmaz olduğunu gösteriyor. Başbakan Davutoğlu “Ankara saldırısının arkasında temel aktör olarak IŞİD var… Asker ve Emniyet demokratik olarak seçilmiş hükümetin emrindedir. Bu vatan coğrafyasının her santimetrekaresine hakimiz” dediği konuşmada bir kez daha “PKK, DAEŞ ve Esad yönetiminin 28 Mayıs’ta bir araya geldiğini ve anlaştığını” vurguladı.
Avrupa’nın taktikleri!
Burada dikkat çeken üç soru ortaya çıkıyor;
1- Seçim hükümeti eğer en küçük noktalara bile hakimse, en büyük terör saldırıları neden önlenemiyor ve terörün arkası kesilmiyor?
2- IŞİD neden Türkiye’de aynen Suriye’de olduğu kadar rahatça dev saldırılar düzenlemeye başladı ve illerimizde nasıl bu kadar rahat militan devşirip plan yapabiliyor?
3- Bu iki örgüt birlikte ve Esad’la ortak bir plan dahilinde hareket ediyorsa ABD ve AB neden bunu bilmiyor gibi davranıyor?
Abd ve Rusya buluştu!
İngiliz Independent gazetesinin deneyimli Ortadoğu muhabiri Patrick Cockburn bu soruların cevaplarını kendi haber-yorum yazısında vermiş.
PKK ve PYD’yi Batı’da sıkça gördüğümüz gibi “Kürtler” olarak yanlış şekilde değerlendirmesini bir tarafa bırakırsak önce güvenlik zafiyetine değinerek ; Ankara ve Diyarbakır bombacılarının aynı yerden çıktığını, bu adresin bilindiğini, bir intihar saldırganının ailesinin polise “oğlumuzu tutuklayın” demesine rağmen ifadesi alınıp serbest bırakıldığını” anlatıyor.
Cockburn daha sonra “Kürtlerin Washington’la Ankara’nın arasını açtığını, her alanda düşman olan Rusya ile ABD’nin PYD’ye yardımda birleştiğini” söylüyor.
Sınırın yarısı onlarda
Dikkat etmemiz gereken nokta; biz “üç beş çapulcu” ekseninde giderken Batı’nın uzun süredir PYD’nin ne kadar güçlendiğinden söz etmesi ve bu yazıda da vurgulandığı gibi PYD-PKK-YPG’yi “Suriye’de IŞİD’e karşı en etkili mücadele eden grup” olarak hafızalara kazımasıdır.
Bir PYD yetkilisi “50 bin YPG’li olduğunu” açıklamış. Bunların Türkiye’deki saldırılarında PKK’ya destek vereceği açıktır. Kaldı ki aynı yorumda; Suriye sınırının 900 km’lik kısmının yarısının PYD’ye ait olduğu, Rusya, İran, Esad ve ABD’nin desteğiyle kontrol alanlarını genişletecekleri ve Türkiye’nin bunu önlemesinin zorluğu da hatırlatılıyor.
Eğer Başbakan Davutoğlu’nun dediği gibi; elde “IŞİD-PYD-Esad ortaklığının kanıtları” varsa burada ortaya çıkan küresel planları göz önüne alarak ve sadece ülke içindeki terör olayları olarak düşünmeden önlemler aranmalıdır. Seçimin tehlikeli şartlar altında yapılacağını ve bu küresel planların acımasızca yürütüldüğünü aklımızdan çıkarmadan!