Terör örgütü Türkiye’yi Suriye karmaşasına çevirme gayretini sürdürüyor.
Bu yazıyı yazdığım sırada; PKK’nın sınırda askerin bulunduğu 3 noktaya eşzamanlı saldırı yaptığı, Cizre’de ise devriye görevi yapan polis aracına yola döşenmiş bombayla yapılan saldırıda ise 1’i ağır 4 polisin yaralandığı haberleri geliyordu.
Dünkü yazımın sonunda da vurguladığım gibi bu aralıksız terör saldırılarının dünyaya bir “Türk-Kürt savaşı çıktığı” mesajı vermek istediği artık iyice görülüyor.
PKK’nın son eş zamanlı 3 saldırısı; Dağlıca, Keritepe ve Peytepe’de “hudut” karakolu veya tabur merkezine yapıldı. PKK nedenaynı sırada 3 sınır noktasındaki askere saldırıyor?
Demek ki öncelikle sınır boyunca istediği hareket serbestliğinin engellenmemesini, ayrıca Irak ve Suriye’den isteyen herkesin ve bombalar, roketatarlar dahil her şeyin kolayca geçmesini istiyor.
Özerk bölge için…
Aslında Türkiye’nin o noktalarda sınırı olmasını toptan istemiyor. Bunun ve Güneydoğu’da yaşanan olayların, Cizre’de ve birçok ilçede yapılan “özerklik ilanı” ile yakından ilişkisi var. İşyeri yakılan ve hatta evladı PKK saldırısında şehit olan Kürt vatandaşlarımız bile hala ülkelerine bağlılıklarını söylüyor, “Kürt-Türk kardeştir, bunu bozamazlar” diyor ve bu da terör örgütünü çok rahatsız ediyor.
Onların yaptığı terör yüzünden masum Kürt ailelerin yaşamları altüst oldu, ilçelerde “sokağa çıkma yasağı” ilan edildi buna rağmen o ilçelerde terörü sürdürüyor ve güvenlik güçleriyle halkı çatıştırmak için her provokasyonu yapıyorlar.
Hatay sınırında devriye gezerken “Suriye’de ÖSO kontrolündeki bölgeden açılan ateşle” şehit olan er Gökhan Çakır da Kürt’tü. Ailesinin perişan fotoğrafı, amcasının “dün dükkanıma girdiler, bugün evladım şehit oldu” sözleri bu kalpsiz teröristlerde zerre kadar duygu uyandırmıyor.
Onlar için Türk-Kürt farkı yok, çünkü istedikleri şey “toprak”tır.
Öso’yu eğitmedik mi?
Böyle olduğu, uzun zaman önce Öcalan’ın yol haritası diye verdiği ve eğitimden ordusuna kadar devletten ayrı bir yapıyı anlattığı “özerk bölge” tariflerinden, HDP’nin yaptığı benzer açıklamalardan belliydi.
Bu nedenle “çözüm süreci” denilen sürecin PKK silah bırakmadan başlatılması ve şeffaf yürütülmemesi, bugün hükümet üyelerinin de “terör örgütü o süreçte güçlendi” demesine neden olacak kadar hatalı oldu. Maddi-manevi güçlenen örgüt, senaryo mu değil mi anlaşılmayan “Kobani ve IŞİD çatışması”nedeniyle Batı’nın da sempatisini kazandı.
Terörle ilgili gelişmelerde dikkat edilmesi gereken nokta “Suriye ve Irak’taki terör örgütleriyle PKK arasındaki ilişkileri, ortaklıkları” doğru değerlendirmek olmalı…
Örneğin Türkiye Esad’a karşı ÖSO denilen örgüte “eğit donat” projesi sunarken ÖSO’nun Hatay’daki askere ateş açması cevabı olan bir soru değildir.
Devlet Cizre, Yüksekova gibi sokağa çıkma yasağı ilan edilen ve terörün sürdüğü bölgelerde yaşayan Kürt vatandaşların zarar görmemesi için de gereken her türlü önlemi almalıdır. Terör örgütünün bölgeyle ilgili planlarının bozulması ancak “vatandaşın can güvenliğinin sağlanması”yla mümkün olabilir!