Afrin’e operasyon başlamadan önce FETÖ operasyonları bütün hızıyla sürüyor, 15 Temmuz darbe girişimi ve bu operasyonlar gündemi kaplıyordu, şimdi doğal olarak tüm dikkatimiz sadece Afrin’e yönelmiş durumda.
Güney sınırımız boyunca uzanan PKK terör koridoru, Afrin’e girmiş bulunan askerlerimizin can güvenliği, Afrin’den Hatay ve Kilis’e PKK tarafından yapılan roketli saldırılar hepimizin öncelikli konusu…
Kalbimiz orada atıyor, ancak bu süreçte Türkiye’nin diğer sorunları ötelenmemeli.
Örneğin: 15 Temmuz’un incelenmesi, FETÖ’nün tüm devlet kurumlarından tamamen temizlenmesi, işsizlik-yoksulluk-yolsuzlukların önlenmesi, yükselen şiddet olaylarına çözüm bulunması, ülkenin doğal güzelliklerini yok eden yapılaşmaya son verilmesi, yaklaşan İstanbul depremi için çözümler aynı sırada yürütülmeli, gündem dışına itilmemelidir.
Fehmi Koru hadisesi
FETÖ deyince, Fehmi Koru’nun 8 yıl önce yazdığı bir yazıya dayanarak SÖZCÜ gazetesi sahibi Burak Akbay ve 3 çalışanına yapılan yargı yanlışından söz etmeden geçmek zor. Gökmen Ulu ve Mediha Olgun aylarca “FETÖ üyeliğinden” tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildiler.
Burak Akbay zaten yurt dışındaydı ve dönmedi, hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Fehmi Koru’nun “SÖZCÜ Cemaat projesidir” başlıklı (davanın ana delili sayılan) yazısı nedeniyle verilen bu kararlar sürecinde sesini çıkarmadı.
Ancak birkaç gün önce yapılan duruşmada “tanık” olarak verdiği şok ifadede “Espriydi, hiçbir temeli yoktu, komploculuk yaptım. Bugün belki de ‘gerçek payı olmayabileceği’ hissine kapıldım” dedi.
Tanığın böylesi
Bu olay, espri filan değildir, hiçbir temeli olmayan sözlere “yalan veya iftira” denir ve insanların hayatıyla, mesleğiyle, önde gelen bir gazetenin onuruyla oynamak da “komploculuk yaptım” sözleriyle geçiştirilemez. Yapılan, ibretlik bir medya sahtekarlığıdır. Ayrıca, bırakın herşeyi bir yana kendisi Gülen’in en yakınında bulunmuş, insanları görüştürmek için aracılık yapmış, masasında fotoğrafı çıkmış birinin “tanık olabilmesi” de ciddi tartışma gerektiren bir konudur.
Yargıyı yalan ifadeyle yanıltarak, masum insanlara bu kadar büyük zarar vermenin hukuki hiçbir sorumluluğu yok mudur? “Espri yaptım” demek veya “Ben FETÖ konusunda yanılmışım” demek bazıları için hukuku ortadan kaldırır mı?
Davanın yalan üzerine kurulduğu ortaya çıktığına göre şimdi ne olacak?
Yargı “Kesin delil olmadan silahlı terör örgütü yönetme diye tutuklama yaptık, yakalama kararı çıkardık, yanıldık” mı diyecek? Gazeteye ve söz konusu isimlere “iade-i itibar” mı yapılacak, tazminat mı ödenecek?
En önemlisi, masum olduğu halde Fehmi Koru’nun espri merakı (!) yüzünden ülkesine gelemeyen Burak Akbay için yakalama kararı hala kaldırılmadı ve duruşma nedense 4 ay sonraya; 30 Mayıs’a ertelendi. Gerekçesini merak etmemek elde değil. Gazetecilik son yıllarda çok yıpratılsa da temelinde onurlu, dürüst, adil olmayı gerektiren “saygın” bir meslektir, onu ayağa düşürmeye de kimsenin hakkı olmamalıdır.