Türkiye’de her tür şiddetin ve bu arada “bireysel silahlanma özgürlüğünden doğan şiddetin” arttığını kimse yadsıyamaz.
Kadın ve çocuklara karşı saldırılara çözüm bulunması için bir Meclis Komisyonu kuruldu, aradan haftalar geçti, Aile Bakanlığı’ndan sadece şu açıklamayı duyduk:
“Evlere ve kalplere girerek gönülleri fethetmeyi hedefliyoruz…. Sosyal risk haritası oluşturulacak, çocuk istismarı ve kadınlara şiddette sıfır tolerans gösterilecek.” Bu arada çocuk ve kadınların ağır şiddetle karşılaşması, uğradıkları felaketler sürüyor. Oysa bu suçların “taammüden öldürme ile eşdeğer olduğunu ve en ağır cezaların verileceğini” Cumhurbaşkanı uzun bir süre önce söylemişti.
Cinayetler bitmiyor
Üzücü geçmişine, ailevi sorunlarına rağmen okulunun en başarılı öğrencilerinden olan Alara Karademir, hocasının odasında asılı olarak bulundu. Bu hocanın Alara’nın sosyal medya şifrelerini bildiği, ona karşılıksız duygular beslediği ve “Sende problem var” diye baskı yaptığı, yakın arkadaşları tarafından anlatıldı. Özellikle son yıllarda öğretmenlerin öğrencileriyle ilişki kurması ve onlar için güvenlik sağlamaları gerekirken baskılarla, istismarlarla ortaya çıkması sadece üniversitelerde değil, ilkokullarda, yurtlarda, kurslarda da sık görülüyor.
Eğitim kurumları, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sorumluluğundadır ve bu çağdışı, kabul edilemez sorunun çözülmesi Bakanlığın bir numaralı önceliği olmalıdır.
Diğer tarafta, topluma bir başka dehşeti yaşatarak Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde 4 kişiyi katleden araştırma görevlisi olayı var.
Öğretim üyeleri ve eski Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Engin Karadağ bu şahsın “Fakültenin tamamını FETÖ’cülükle suçladığını, rektöre ‘bir şarşöre bakıyor, herkesi tehdit ediyor’ diyerek işin cinayete gideceğini anlattıklarını” söylüyor.
Silahlanmaya izin!
Bir buçuk yılda birçok kez rektörlüğe dilekçe verilmiş ve her seferinde rektörlük bu kişiyle ilgili dilekçelerin sisteme girmemesi için talimat vermiş.
Dört insan kaybedildi, bu durumda sorumlu kimdir acaba? Rektörlük bu tutumu yargıya açıklamalı ve hukuktaki yaptırım “hafifletici neden” olmadan uygulanmalıdır.
Herkese kolayca “FETÖ’cü” etiketi yapıştırılmasının sonuçlarını da görmek gerekir. ABD’de “Florida’da bir lisede 17 kişinin öldürülmesi” üzerine 1 milyon kişi sokaklarda yürüyerek protesto gösterisi yaptı. İnsanlar “silah satışının kontrolünün arttırılmasını, bireysel silahlanmanın sıkı şekilde kontrol edilmesini” istediler.
Türkiye ise dünyada “silaha sahip olma” sıralamasında 20’inci ülke. Yılda 3000 kişi ateşli silahlarla öldürülüyor ve cinayetlerin yüzde 60’ında silah kullanılıyor.
İstatistiklere göre her 3 evden birinde silah var.
Zaten şiddetten, terörden bu kadar çeken, milyonlarca mültecinin arasında terör örgütleri üyelerinin de girdiği bir ülkede silahlanma sınırlanmalı, verilecek cezalar duyurulmalıdır. Türkiye bir hukuk devleti olma özelliğini kaybedemez.