Güneydoğu’da bazı ilçelerin PKK’dan temizlendiği bildirildi, öte yanda Şırnak, Hakkari Yüksekova ve Mardin Nusaybin’de operasyonlar devam edecek.
Vatandaşları evlerinden diğer bölgelere göçe zorlamaktan çekinmeyen terör örgütü, Suriye’de Esad ve Rusya’nın desteğinde halkın göçüne neden olan PYD-YPG saldırılarının benzerini Türkiye’de uyguluyor.
Mülteci sorunu devam ediyor ve Türkiye’nin önceliği bunlar olmalıdır.
Diğer tarafta ise hararetle yeni anayasa çekişmeleri içindeyiz.
Başkanlık tartışması
CHP ve MHP “yeni bir anayasa yapılmasına destek vereceklerini ama başkanlık sistemine karşı olduklarını” tekrarlıyorlar.
Kılıçdaroğlu “Biz şartlarımızı önceden söyledik. Parlamenter sistemden yanayız. Sadece başkanlık sistemi için komisyon istiyorlarsa biz bunda yokuz. Düşüncelerimizi yazılı aktardık, davet ettiler, gittik. Baktık ki yine aynı dayatma içindeler, masada neyi tartışacağız” anlamında açıklama yaptı.
Bahçeli “Sonunda totaliter sisteme kayabilecek bir başkanlık sistemi talebi ve Anayasa’nın ilk 4 maddesiyle oynanması halinde MHP sıcak bakmayacak” diyor.
HDP de “başkanlık sistemini kabul etmiyoruz” görüşünde…
Masadan kalkmak…
Yani “masaya oturmadan kalkmak” gibi bir durum yok, üç muhalefet partisi kendi görüşlerini bildiriyor ve ısrar durumunda kabul etmeyeceklerini söylüyorlar.
Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik dün Kemal Kılıçdaroğlu’nun “AB ve mülteciler” açıklamasına cevap verirken buna değindi.
“Yeni anayasa siyasal gündemin birinci maddesidir. Masaya oturmadan kalkmak ‘benim millete sunacak bir argümanım yok’ demektir. Siyasetsiz siyasettir” dedi.
Görülüyor ki dört partinin bu durumda, “başkanlık” konusu baştan öne çıkarılmışken yeni anayasa konusunda uzlaşması mümkün değil. Şimdi merak edilen konu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın değindiği gibi “AKP’nin tek başına sunacağı bir tasarı” ile yeni bir anayasa yapılabilir mi?
Maddelerin TBMM’de tek tek tartışılarak kabul edilmediği bir anayasa “referandum ile” geçerli sayılır mı? Gerçekten “330 bulunsa her şey halledilmiş olur” mu?
Hükümetin, bu soruların cevabını anayasa hukukçularıyla ve TV’lerden halkla paylaşarak vermesi doğru olacaktır.
Cemil Çiçek’in konuşması
Yalnızca bir dava ile ilgili olarak değil, yargının ve demokrasinin önemi açısından hayati bir tartışma daha var; Anayasa Mahkemesi kararı tartışması.
Anayasa Mahkemesi’nin Can Dündar-Erdem Gül davasıyla ilgili kararı ve bunu takip eden tartışmalar en üst yargı organı olan AYM’yi yıpratacak boyutlara ulaştı.
AKP kurucu üyelerinden, eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in açıklaması bu konuda net bir uyarı sayılır.
“Hukuk herkese lazım. Hukuki bir konuyu siyaseten değerlendirmek hukuku aşındırır, kutuplaşmaya yardım eder”.
Ergenekon-Balyoz davaları sürecinde de herkesin hemen bir değerlendirme yaptığını hatırlatan Çiçek; “Hukuka yerli yersiz müdahalenin ülkeyi ne hale getirdiğini iyi değerlendirmek lazım. Bu hukuksuzlukların hepsi Türkiye’de yaşandı, Türkiye bundan ders çıkarmalı” dedi. Hem hukuk, hem siyasi deneyimi olan Çiçek’e kulak vermek doğru olmaz mı?