“Suriyeli mültecilere Türk vatandaşlığı verilmesi”yle ilgili açıklama toplumda ciddi bir tepkiye yol açtı.
Avrupa medyası ise “Türkiye vatandaşlık verirse orada kalırlar, Avrupa göçten kurtulur” düşüncesiyle bu girişimi kendi çıkarına destekliyor.
Hükümetin ve bu kararı veren tüm yetkililerin öncelikle “Türk vatandaşlarının mülteciler arasına karışarak ülkeye giren ve bombalı, kanlı eylemler düzenleyen terör örgütleri nedeniyle huzursuzluk ve korku içinde olduğunu” görmeleri gerekiyor.
Mültecilerin hepsinin terörle ilişkili olacağını elbette düşünemeyiz ama medyada yer alan haberler “binlerce IŞİD’li teröristin de Türkiye sınırlarından onlar gibi rahatça girip çıktığını” anlatıyor.
İstanbul Atatürk Havalimanı saldırısını yapan teröristlerin İstanbul’da, Hatay Reyhanlı’da bomba hazırlarken patlamada ölenlerin de orada rahatça evlere yerleşip eylem hazırlığı yapmaları bu haberlerin kanıtı gibi…
Suriye iç savaşı başladıktan ve milyonlarca mülteci sorgusuz sualsiz alındıktan sonra “PKK dışındaki bombalı terör eylemlerinin” had safhaya çıkması da öyle!
Kalifiye olanlar…
İngiliz Financial Times gazetesi yaptığı haberde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kalifikasyonu çok yüksek insanlar var” açıklamasına atıfta bulunmuş.
Türkiye’nin Kanada ve Avustralya’da uygulanan “puanlama sistemi” benzeri bir sistemle mültecileri alabileceğini…
Bilgisayar mühendisi, tıp gibi üniversite dereceleriyle, konuştukları dillerle, temiz adli sicil kaydıyla ve iş deneyimleriyle puan kazanıp belli bir puanı geçenlerin vatandaşlığa geçebileceğini yazmış.
Oysa Türkiye’de daha önce yapılan açıklama “Ülkede kalma süresi 5 yılı geçenlerin vatandaşlığa alınacağı, böylece 2011’de gelmiş olanlar için sürenin tamamlandığı” şeklindeydi.
Zaten kalifiye olan mültecilerin çoğunun başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkeleri tarafından kabul edilmiş olduğu da bilinmektedir.
Bereket meselesi!
Konu Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu’na da sorulmuş, cevabı şöyle:
“Mültecilerin Türk vatandaşlığına alınması için belli kriterler olacak. Avrupa erken davrandı, yetişmiş uzman ve akademisyen olanları kaptı. Bu Avrupa uyanıklığıdır.
Şimdi 3 milyon Suriyeli’ye biz bakıyoruz, sözde yardım edeceklerdi, o da gelmedi. Ama Türkiye mültecilerin duası ve bereketiyle yüzde 5 büyüme oranına geldi. Cenab_ı Allah onların bereketini veriyor.”
Sayın Bakan’a bu açıklamanın pek bilimsel olmadığını ve bu nedenle “AB’ye girme şansımızı neredeyse tümüyle kaybettiğimizi” hatırlatmak isterim.
Bir de İstanbul’un göbeğinde, Florya plajında 300 Suriyeli erkeğin “Suriye, Suriye” diye bağırarak yaptıkları gösteriyi izlemesini öneriyorum.
“Önce can, sonra canan” sözü biz Türklere aittir.
Bu konunun ırkçılıkla değil, güvenlikle ve gelecek sorunlarıyla ilişkisi olduğu da kesindir!
Bayram ziyareti için kuyruklar halinde Suriye’ye gidebilen mültecilerin “neden orada kalamadığı” da Meclis’te tartışılmalı, tüm toplumun geleceğini ilgilendiren böyle önemli kararlar “tek parti tarafından” alınmamalıdır.