Çarşamba akşamı MGK ve Bakanlar Kurulu toplantılarından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan “Darbe girişiminde bulunan Cemaatçi terör örgütünün tüm unsurlarıyla ve süratle bertaraf edilmesi için Anayasa’nın 120’inci maddesi uyarınca 3 ay süreyle OHAL ilan edildiğini” açıkladı.
Hemen arkasından CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’den “OHAL’in Meclis’e vefasızlık, nankörlük ve sivil darbe olduğunu” bildiren bir ifade duyuldu.
Dün ise “Olağanüstü Hal” kararı Meclis’in onayına sunuldu ve 115 red oyuna karşılık 346 oyla kabul edildi.
Tedirginlik neden?
OHAL en fazla 6 ay için uygulanabiliyor ve yarattığı en büyük endişe “Meclis’in devre dışı bırakılarak anti demokratik kararlar alınabilmesi”…
Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen kararın alınmasından hamen sonra CNNTürk’te “OHAL’in en büyük tehlikesi ‘olağanüstü kararname çıkarma yetkisi’dir. Cumhurbaşkanı başkanlığında Bakanlar Kurulu çıkarır. Meclis’in onayına sunar” dedikten sonra ekledi:
“Meclis’te iktidar partisi çoğunluğu olduğuna göre kararnameler zorlanmadan geçer”.
Örnek verdi; Mesela Ceza Kanunu’nda değişiklik yapılabilir. Gözaltı süreleri 4 günden daha uzun sürelere çıkarılabilir”.
Avukat Celal Ülgen de bu görüşü destekleyen bir yorum yaptı. OHAL kararının dün Meclis’ten 346 oyla geçmesi de bu endişeyi bir anlamda doğruluyor.
Aihs askıda!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Paris’teki IŞİD saldırısından sonra Fransa’da başlatılan OHAL kararının uzatılmasını örnek gösterdi, umalım da Türkiye’de de “demokrasi ve hukuk sınırlarını aşmayan” bir OHAL süreci yaşansın. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş dün “Sokağa çıkma yasağı olmayacağını, Meclis’in devre dışı kalmayacağını, kararları Meclis’in vereceğini” söylediği konuşmasında;
“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin askıya alınacağını” bildirdi.
15’inci madde sözleşmeci tarafların AİHS’ni olağanüstü hallerde askıya alabileceğini söylüyor ama “Uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek” koşulunu getiriyor. Hukukçuların hatırlattığı gibi, kararları verecek Meclis’te tek parti çoğunluğu olduğunu göz önüne alırsak, bu çoğunluğun “insan haklarına saygı ve evrensel hukuk” çerçevesine dikkat etmesi gerekecek.
İstihbarat açığı
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Darbeyi önce saat 8 sıralarında eniştesinden öğrendiğini” söyledi ve:
“Açık ki burada istihbarat zafiyeti var. Doğru bir istihbarat olsaydı bu girişimin önüne geçilebilirdi. Kimse dünyadaki istihbarat birimlerinin eksiği olmadığını söyleyemez” dedi.
Genelkurmay’ın dün son yaptığı açıklamada ise “Saat 16’da MİT’ten Genelkurmay Başkanı’na bilgi geldiği, tüm uçuşların durdurulmasıyla ilgili işlemlerin 19.26’da tamamlandığı” belirtiliyor. Bu durumda Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal ve tüm Hava Kuvvetleri üst düzey komuta kademesinin “göreve koşacak yerde düğüne gitmesi”, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın, Meclis’in derhal haberdar edilmemesi anlaşılır bir durum değildir.
Edilselerdi, ülkeye çok hasar veren bu olay belki de baştan önlenebilirdi.
Zafiyet bu kez istihbaratta değil, başkalarında gibi görünüyor. Düşündürücüdür!