Bir süredir Cumhurbaşkanı Erdoğan “bazı belediyeler ve teşkilatlarda metal yorgunluğu olduğunu” söylemekteydi. Metal yorgunluğunun asıl anlamı “Bir metal malzemeye kapasitesinden fazla yük bindirilmişse metalin yıpranması, iş göremez hale gelmesi” demek.
Bu durumda “yalnızca istifası istenen belediye başkanlarının mı aşırı yükü var, bu yükler nelerdir” sorusu ortaya çıkıyor. Siyasi iktidarın bakanları, genel başkanı, milletvekilleri, diğer partilerin milletvekilleri ve belediye başkanları aynı yorgunluğu hissetmediğine göre neden bazı teşkilat ve belediye başkanlarında oluyor?
Açıklama beklenir
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile Bülent Arınç’ın birbirlerine karşılıklı yaptıkları “FETÖ’cü” suçlamalarıyla ilgili bir işlem yapılmadı.
On binlerce kişinin ve ilgisi olmayan bazı gazetecilerin de tutuklandığı bir soruşturma ve tutukluluklar sürerken, bir veya birkaç belediye başkanının bu tür ilişkileri varsa metal yorgunluğu nedeniyle uzaklaştırılmaları yerine soruşturulmaları gerekir.
“Halk hakkını helal etsin” benzeri sözlerin siyasette yeri yoktur.
Milyonlarca yoksulun, işsizin olduğu bir ülkede, istifa eden veya edecek belediye başkanlarının (örneğin Kadir Topbaş’ın da), görevden ayrılmadan önce çoğu kendi projeleri olan ve dev bütçeler harcanan “yaptıkları icraatların, bunların ülkeye maddi olarak ne kazandırıp ne kaybettirdiğinin” hesabını devlete ve millete vermeleri gerekmez mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “istifa etmemekte direnen” başkanlar konusunda “gereğini yapmayan olursa biz gereğini yaparız” demesi ve bu durumda İçişleri Bakanlığı’nın devreye sokulacağı, bu başkanlar hakkında soruşturma açılacağı ihtimalinin medyada gündeme getirilmesi sonucunda “seçimle gelen, seçimle gider” tartışması başladı. Soruşturma açılacağı iddiası sanırım yanlış olmalı, zira böyle bir durum “yargı bağımsızlığı” tartışmalarını birlikte getirecektir.
Muhalefetin desteği
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Makama gelirken iyi, boşaltmaları istenince neden yadırganıyor” demişti.
Bunun nedeni daha önce de “seçilmişler-atanmışlar” tartışmalarının yapılması, “seçilmişlerin farkının” halkın oylarıyla, milli iradeyle gelmiş olmalarının ortaya konmuş olmasıdır.
Dün Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nde MHP ve CHP’li üyeler Gökçek’e arka çıkarak “seçimle gelen, seçimle gitmeli” mesajı vermişler.
Aslında belediye başkanları “icraatlarının ve bir terör örgütüyle bağlantılı olmadıklarının hesabını verdikten, harcamaları kuruş kuruş kayda geçirdikten sonra” kendileri istifa etse, diyecek bir şey yok.
Ancak… Eğer atanmış gibi “istifa et” dendiğinde istifaları beklenirse, bunun “bakanlar, milletvekilleri, başbakanlar” için de geçerli olabileceği düşünülmez mi? Ak Parti’de belediyeler ve teşkilatlardan memnuniyetsizliğin (22 il başkanı istifa etti) arkasında 16 Nisan referandumundaki “az farkla kazanma” ve 2019 seçimlerindeki risklerin etkili olduğu söylense de “seçimle gelen…” tartışması sürecek gibi görünüyor.