Alman Federal Meclisi’nin 1915 olaylarını “soykırım” kabul eden kararı aramızdaki ilişkileri nasıl etkileyecek merak ediyoruz.
Oylamadan önce Avrupa ülkelerinin, eğer tasarı kabul edilirse “Türkiye mülteci anlaşmasını bozar mı” endişesini taşıdıklarını büyükelçilerinin ağzından veren haberler çıkmıştı. Tasarı kabul edildikten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan “Almanya’nın 1915 olaylarına ilişkin attığı yanlış adımdan dönmediği takdirde atılacak adımların farklı olacağını” söyledi.
‘Siyasi karar’ın iptali
Alman Başbakanı Merkel ise oylamadan sonra “Türkiye- Ermenistan arasındaki sorunun giderilmesi için ‘tarihçilerden oluşacak bir komisyon kurulması’ndan yana olduğunu” belirtti.
Söylediği “yeni bir çözüm buluşu” değildir. Yusuf Halaçoğlu TTK Başkanı olduğu dönemde “Masaya oturarak Türkiye ve diğer ülkelerin arşivlerini incelemelerini” tüm tarihçilere teklif etmiş ve davet etmişti.
Bu teklifi kabul etmediler.
Eğer Merkel bunu sağlayacaksa, bu takdirde Alman Meclis’inin ve diğer ülke meclislerinin “tarihi belgeleri incelemeden verdiği siyasi kararlar yok hükmünde” sayılmak zorundadır.
Yapılması gereken budur. Yapılmadığı takdirde etkili (ve Türkiye’nin de yararına) olacak tek yaptırım “Geri Kabul Anlaşması”nın iptali, hatta Türkiye’deki 3 milyon mültecinin bir kısmının da sadece AB değil, ABD tarafından alınmasıdır.
Özgür milletvekilleri
Cumhurbaşkanı Erdoğan oylamadan önce Angela Merkel ile görüştüğünü, onun “ellerinden geleni yapacaklarını” söylediğini öne sürerek “Senin elinden gelen oylamaya katılmamak mı” sözleriyle Merkel’i eleştirdi.
Oysa unuttuğu bir nokta vardı, bunu oylamada “çekimser oy” kullanan, karara destek vermeyen Hristiyan Demokrat Birlik Partisi Milletvekili Oliver Wittke’nin sözleri açıklıyor: Başbakan Merkel’in ve hükümetinin bu tasarıyı engelleyebilecek durumda olmadığını söyleyen Wittke “Seçilmiş milletvekilleriyiz, ne karar alacağımıza kendimiz karar veririz. Federal Meclis kimsenin müdahalesine izin vermez”.
Yani… Demokrasiyi kendi içlerinde gayet iyi uygulayan Batı ülkelerinde milletvekilleri bizdeki gibi “liderler tarafından” belirlenmediği, halk tarafından seçildiği için özgürler ve Merkel onlara “kendi istediği yönde oy kullanmalarını” kabul ettiremez.
Yapacağımız şey; tarihçilerin masaya oturtulmasını ve Alman, Türk, Rus, İngiliz, ABD arşivlerini incelemesini sağlamaktır.
Bahçeli’nin son hatası
MHP Genel Başkanı Bahçeli hala muhaliflerin verdiği tarih olan; 19 Haziran’daki kurultayı engellemek için “mahkemeye başvurulacağını ve kurultaya katılacak delegeler için disiplin süreci başlatılacağını” söylüyor. Kendine güveniyorsa 20 günlük bir fark için bu inat niye?
Genel başkanlar, seçim başarısı sağlayamıyorlarsa bile “sonsuza kadar genel başkan kalma” arzularından vazgeçmek zorundadır. Bahçeli’nin, halkın ve delegelerin gözünde kendisini ve sonuçta partisini daha zor duruma düşüren bu itirazdan vazgeçmesi daha hayırlı olacaktır.