Dünyayı alarma geçiren azılı terör örgütü IŞİD ismiyle boşuna kendisine “Irak’la Şam arasında bir devlet” süsü vermemiş. Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz etmek bu ve birkaç örgütün faaliyetiyle giderek imkansız hale geliyor.
Tabii burada ABD, Rusya, Suriye hükümeti başta olmak üzere devletlerin gizli kapaklı hesaplarının rolünü de göz ardı etmemek lazım. Türk askeri taburu birkaç gün önce “IŞİD’in kontrolünde bulunan” Türkmen şehri Musul’a girdi. Haziran 2014’te IŞİD Irak’ın ikinci büyük kenti olan Musul’da kontrolü ele geçirmişti. Türk eğitim birliği ise Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi kontrolünde olan ve Musul’un 13 kilometre yakınındaki Başika ilçesinde Mart’tan bu yana Peşmerge ve Türkmen güçlerini IŞİD’e karşı savaşmak üzere eğitiyor.
Türk ordusunun gelen takviye ile birlikte buradaki 600 askerlik birliği, Başika’yı “kalıcı bir Türk üssü”ne dönüştürüyor. Bu adımın atılması için Türk Dışişleri Bakanı ile Barzani arasında daha önce bir anlaşma imzalanmış.
Koalisyon nerede?
“Ortadoğu’ya girdin mi çıkamazsın” sözünün doğruluğu umarız Türkiye’yi daha büyük sorunlara itmez.
Zira “IŞİD’e karşı mücadele için koalisyon” oluşturduğu söylenen ülkeler, başta ABD, Fransa ve İngiltere olmak üzere neden bu eğitimde yer almıyor sorusu ilk akla gelendir. “Esad muhaliflerini eğitip donatmak” için öne atılırken bile önce Türkiye’yi yanına alan ABD neden IŞİD’e karşı sürdürülen bu eğitimde yok? ABD Savunma Bakanlığı neden “Bu faaliyetlerin ABD liderliğindeki koalisyonla bir ilgisi olmadığını ve desteklemediklerini” açıkladı?
Tehlike ve tehditler!
Türkiye’nin Musul için yaptığı girişimin çok yönlü tartışmalara ihtiyacı vardır. Suriye’de Esad ve Rusya ile, Irak’ta ise Irak yönetimi ile ve her iki ülkede IŞİD’le “koalisyon haricinde, tek başına” karşı karşıya gelmesi “ülke dışında ve içinde” ne gibi yeni tehdit ve tehlikelere yol açar, bunların çok iyi hesaplanması gerekir. Nitekim ilk adımda Irak Başbakanı El Abadi Musul’a giren Türk askerleriyle ilgili sert bir açıklama yaptı; Irak hükümetinden izin alınmadığını ve 48 saat içinde çekilmeleri gerektiğini Rusya’dan farksız bir tehdit ifadesiyle söyledi.
Bu tepkiye karşılık Başbakan Davutoğlu’nun Abadi’ye yazdığı ve “Musul yakınındaki Başika’da yapılan eğitimden söz ettiği” dostane ifadeli mektup karşı tarafta en ufak bir etki yapmadı. Abadi’den dün gelen cevap daha öncekinin aynıydı; “Türk askeri derhal çekilmeli”! Şimdi, bunca iç ve dış karmaşa arasında bir de Irak’la başımızın derde girmesi en istenmeyecek şeydir.
Rusya sorunu
Diğer tarafta Rusya’nın düşürülen uçak geriliminden sonra Suriye’deki hava saldırılarını daha özgür şekilde arttırması, S-400 hava savunma sistemini yerleştirerek faal hale getirmesi NATO ve AB’nin de ABD’nin de olayı incelemesini ve gelişmeleri dikkatle takibe alırken önlem üretmesini sağladı.
Türkiye’nin Güneyi ve Güneydoğu’sunu yakından ilgilendiren Suriye ve Irak’taki gelişmeler önce biz, sonra tüm dünya için önümüzdeki ayların bir numaralı gündemi olmaya devam edecek.
Umalım da Irak’tan aldığımız petrol de tehlikeye girmesin!