Ülke için karışık ve zor bir süreçteyiz ve bu süreçte “tüm dikkatimizi sorunlara vermek” yerine yeniden seçim havasına girdik. Dün, hayati önem taşıyan 2019 seçimlerinde yüzde 51’e ulaşmak amacıyla Ak Parti’nin “daha geniş bir yelpazeye ulaşmak” için başkan yardımcılarını farklı kesimlerden seçeceği, bu yardımcılar arasına Bahçeli ile Çiller’in de girebileceği haberi çıktı. (Hürriyet)
MHP’den ayrılarak yeni bir parti kurma hazırlığına giren Meral Akşener ve MHP’nin eski ağır topları olan diğer siyasetçilerin yeni parti ile sürpriz bir sonuç alma ihtimali, Akşener cumhurbaşkanı adayı olursa oy oranlarında sürpriz olması ihtimalinin bu planlarda rolü olduğu da haberde yer alıyor.
Dürüstlük ve namus
Bunlar olası gelişmelerdir ve seçime doğru daha çok sürpriz gelişmelerle karşılaşmak da mümkündür. Ancak…
Her şeyden önemlisi artık siyasette ve genel olarak ülkede, yargıdan, medyaya ve her vatandaşa ulaşan; “dürüst, namuslu, şüpheye yer bırakmayacak” bir ortamın gerçekleşmesidir. Siyasette oluşan şiddet ve etik sorunları doğrudan toplumu da bu yönde değiştirmektedir.
Cem Yılmaz, iftira, FETÖ
Bugüne kadar “vergi kaçırma” gibi bir suçlamayla hiç karşılaşmamış, 2016 yılında 5.2 milyon TL. vergi ödeyerek daha önce de olduğu gibi “vergi rekortmenleri” listesine girmiş olan sanatçı Cem Yılmaz bile atılan iftiralar karşısında isyan etti.
Bodrum’da 9 milyon TL’lik yatıyla hava attığı, iş vergi ödemeye gelince uyanıklık yaparak ABD bayrağı astığı ve vergi kaçırdığı şeklinde çıkarılan bir haber için;
“Teknem Türk bayraklı ve İstanbul limanına kayıtlı. Vergi kaçırma konusuna ise ancak gülerim. Ahlaksız ve çaresiz insanların nelerle uğraştığını hepiniz görün istedim” diyor.
Alın teriyle isterse 15 milyonluk tekne alır, istediği gibi tatil yapar ama “kendini savunmak zorunda kalacağı çirkin iftiralarla” uğraşıyor.
Ülkede “gerçek FETÖ’cüler, onun masasında yemek yiyen, iş birliği hatta sözcülüğünü yapanlar” elini kolunu sallayarak dolaşırken” Meral Akşener’e “FETÖ etiketi yapıştırmaya çalışmak” da Cem Yılmaz’ın söz ettiğinden farksız bir çabadan başka bir şey değildir.
Övüldüğü yıllar
Akşener’in 2009 yılı yerel seçimlerinde, belediye başkan adaylarıyla gazeteleri ziyaret ederken Zaman gazetesine ziyaret sırasında, Zaman’ın Genel Yayın Yönetmeni olan Ekrem Dumanlı ile çekilmiş ve hiç de gizli olmayan bir fotoğrafı “Akşener projesinin tohumlarının atıldığı gizli görüşme” olarak vermek gazetecilik mesleğinin yüz karası denebilecek bir olaydır.
Eğer “Gülen’in göklere çıkarıldığı” o yıllarda Zaman gazetesine gitmek böyle bir suç ise, bunu iddia edenler o dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın 30 Kasım 2011’de Zaman’ın 25’inci kuruluş yıldönümünde yaptığı, Zaman için “Ateşlerde açan bir çiçek” dediği ve Gülen okullarını övdüğü konuşmayı daha da çok suçlayacaklar demektir. Siyaset ve medyada etik, toplumda etik demektir, bu anlamsız ve acımasız yakıştırmalara izin verilmemelidir.