Türkiye Güneydoğu’da birçok il ve ilçede; özellikle de DBP’nin “özyönetim ilan ettik” dediği ilçelerde yaratılan azgın PKK terörünü bitirmeye çalışırken ortaya çıkan dış sorunlar giderek artıyor.
Terör örgütünün yurt içi ve dışındaki kamplarını ortadan kaldırmak, şehir yapılanmasını mahallelerden söküp atmaya yönelik büyük TSK operasyonu dün Diyarbakır’ın Sur ilçesinden başlatıldı.
Rojova örneği
Sur’dan başlayan bu operasyonun önce Diyarbakır geneline yayılacağı, sonra da diğer il ve ilçelerde devam edeceği biliniyor.
HDP hala bir yandan bu terörün “savaş”a dönüşmesi, halkla devlet güçlerinin karşı karşıya gelmesi için yoğun faaliyet gösterir ve kışkırtıcı konuşmalar yaparken diğer tarafta “müzakere masası kurulmasından, yeni anayasa yapılmasından” söz etmeyi sürdürüyor. HDP Eşgenel Başkanı Yüksekdağ bu kez de “masaya dönülsün” derken “Suriye Kürdistanı” olarak tanımlanan ve Barzani’nin hazırladığı Duhok toplantısı ve sözleşmesiyle bir anlamda resmiyet kazandırılan Rojova’yı örnek göstererek “Bu program Türkiye’de de denenecek ve kazanacak” vurgusu yaptı.
Türkiye’de bir Rojova yaratmak üzere Güneydoğu bölgesinin savaş alanına çevrildiğinin açık itirafı değilse nedir bu sözler?
Vatandaş korunmalı
PKK’ya karşı operasyonlarda en çok dikkat edilmesi gereken konu; zaten uzunca bir süredir evinden çıkamayan, elektrik ve su gibi en temel ihtiyaçlarından ve can güvenliğinden mahrum kalan, göçe zorlanan bölge halkına en ufak bir zararın gelmemesidir.
Aksi takdirde HDP-DBP partilerinin ve destekledikleri terör örgütünün istediği olacak ve sanki operasyonlar teröre değil, Kürt vatandaşlara karşı yapılmış mesajları dünyaya verilecektir.
Güneydoğu’yu terörden temizlemek, vatandaşların güven içinde yaşamasını sağlamak devletin görevidir ama bunu yaparken diğer ülkeler ve medyaları “kazılan hendekler, kesilen ve bomba yerleştirilen, mayın tarlasına çevrilen yollar, trafolara ve su şebekelerine, okul ve hastanelere varıncaya kadar verilen zararlar” konusunda açık ve net bilgilendirilmelidir.
Abd-Rusya anlaşması
Rus Dışişleri Bakanlığı “Türkiye’nin bir daha uçak düşürme olayını tekrarlamaması, özür dilemesi ve tazminat vermesi” gerektiğini savunurken Türkiye’ye uyguladıkları yaptırımların genişletilmesi konusunda bir kararname de hükümete sunulmuş.
Aynı sırada ABD ve Rusya “IŞİD’in en büyük gelir kaynağı olan petrol ticaretinin önlenmesi için BM Güvenlik Konseyini devreye sokma ve Türkiye’nin Suriye sınırını BM’in denetlemesi” konusunda anlaştılar. İlk bakışta fark edilen gerçek şu ki Rusya “Türk hükümetinin IŞİD’den petrol aldığı” iddiasına ABD ile ortaklaşa denetim getirme isteğini kabul ettirmiştir.
Bunu kabul eden ABD’nin Türkiye’deki PKK terör vahşetine ve Rusya’nın Suriye’de Türkmenlere ve muhalif gruplara yaptığı katliamlara karşı neden bu kadar sessiz kaldığı, PKK ve PYD’yi desteklediği sorulmalıdır. Batı ülkelerinin iki yüzlü siyaseti, IŞİD’e karşı olurken diğer terör örgütlerine yardımları bağışlanır gibi değil!