Yargıtay’ın “Ergenekon terör örgütü diye bir örgüt yoktur” kararı yıllarca sürdürülen Ergenekon davasının yok sayıldığını gösterdi.
İlker Başbuğ’un ancak Yüce Divan’da yargılanacağı, iddianamelerdeki delillerin sahte olduğu, hukuksuz tutuklama ve telefon dinlemeleri kesinlik kazandı.
Kısacası Ergenekon davasının tümüyle bir kurgu olduğu anlaşıldı.
Balyoz davasının da “orduya Cemaat kumpası” olduğu açıklandığına göre bu demektir ki ülke yıllarca kirli bir plan üzerine kurulmuş olaylarla meşgul edildi, yüzlerce insan sebepsizce hapis yattı, onların ve ailelerinin onuruyla oynandı.
Kumpas demek yetecek mi?
Ancak kanserin son evresindeyken tahliye edilen Kuddusi Okkır’ın eşi Sabriye Okkır yaşatılan zulme karşı “Ergenekon ailemi yıktı. Kumpasla eşimi katlettiler. Hesabını kim verecek” diyor. (Milliyet, 23 Nisan haberi)
Şimdi bin kez daha yargılama yapılsa artık hiç kimse bu iki davanın “Cumhuriyetçi insanları ve TSK’yı etkisiz kılmaya, karalamaya, acı çektirmeye yönelik bir kurgu olmadığına” inanmayacaktır.
Peki Sabriye Okkır’ın ve onun gibi yüzlerce mağdur ailenin sorusunun cevabı ne; bunların hesabını kim verecek?
Sadece birkaç hakim ve savcıyı tutuklamak, “kumpas” demekle bu yıllar süren acılar örtülecek mi?
Özkök unutulacak mı?
Bütün o kumpasların, terör örgütü üyesi gibi gösterilerek dinlenen saygın mağdurlarının “bu olayların arkasında hangi isimlerin olduğunu, kumpasçı polislerin ve diğer kurumların o yetkileri kimlerden aldığını, bulundukları noktalara nasıl getirildiklerini” öğrenme hakkı yok mu?
Mesela Balyoz davasında; o dönemin Genelkurmay Başkanı olan ve Yargıtay kararından sonra “Birçok hata bu şekilde düzeltilmiş oldu” diyen, Balyoz’un da kumpas olduğu açıklandığında söyleyecek sözü kalmayan Hilmi Özkök yargı karşısına çıkıp “ordusuna yapılan kumpası neden göremediğini” anlatmayacak mı?
Yüzlerce masum insana komik denecek kadar anlamsız sorular sorduktan sonra tutukluluklarını sağlayan savcı Zekeriya Öz’ün nasıl olup da hakkındaki yakalama kararıyla aynı gün yurt dışına kaçmasına izin verildiği anlatılmayacak mı?
Neden kumpas kuruldu?
Şu sıralarda iki kitap okuyorum; biri Soner Yalçın’ın yine olağanüstü araştırmalar ve bilgi birikimiyle yazdığı son kitabı “galat-ı meşhur”…
Diğeri ise teröristlerle birçok kez çatışmaya girmiş, 27 yıl TSK’da hizmet vermiş Emekli Kurmay Albay Mustafa Önsel’in “Ağacın Kurdu-TSK’da şakirtlerin işgali mi” kitabı.
Soner Yalçın Ergenekon-Balyoz olaylarında sorulacak sorunun “Cemaat orduya nasıl kumpas kurdu” değil, “Cemaat orduya neden kumpas kurdu”olması gerektiğini…
ABD’nin Türkiye’deki terör ve bütün siyasi gelişmelerle bağlantısını ve merak edilen birçok konunun perde arkasını açıklıyor. Mustafa Önsel ise Harp Okullarına her nasılsa yerleştirilmiş çok sayıda Cemaatçi askerin başarılı öğrencilere “okulu terk etmeleri” için yaptıkları akıl almaz işkenceleri.
Türkiye bu hale nasıl getirildi, önce bunu çözmek, bilmediklerimizi öğrenmek zorundayız!